"الحدوث" - Translation from Arabic to Turkish

    • olay
        
    • oluyor
        
    • olmak
        
    • olaydır
        
    • olmasını
        
    • gerçekleşmesini
        
    • engelleyecek bir
        
    - Kötü bir olay mı yoksa kötü bir adam mı? Open Subtitles ــ أهو شيء سيء علي وشك الحدوث, أم وحش سيء ؟
    Yakında önemli bir olay olabilir. Open Subtitles فمن الممكن أن حدثاً كبيراً على وشك الحدوث
    Yani, bu planlanmadı, yani bu - birşey oluyor, yani, bu gerçek ama hükmedemeyiz - Open Subtitles هذا لم يجهز بعد شيء سيحدث لكن لا يمكننا إجباره على الحدوث
    Kalp hastalığı öyküsü yoktu. Ama oluyor böyle şeyler. Open Subtitles لذا لا وجود لماضٍ مع أمراض القلب ولكن هذا وارد الحدوث
    Bu şehir ayakta kalabilmek için olmak üzere olana ihtiyaç duyuyor. Open Subtitles هذه المدينة تحتاج لما على وشك الحدوث لكيّ تتسنّى لها النّجاة.
    İnsanın aniden alev alması nadir rastlanan ve bilimsel açıklaması olmayan bir olaydır. Open Subtitles فإحتراق أيّ بشري نادر الحدوث وعلميا ً غير قابل للتفسير
    Oraya geri dönmeliyiz, efendim, ve bunun olmasını engellemeliyiz. Open Subtitles يجب أن نعود هناك، سيدي، لمحاولة منع هذه من الحدوث.
    Eğer o öngörünün gerçekleşmesini istemiyorsak bunu kütüphanede yapmamız gerekecek. Open Subtitles إذن سنفعلها معاً في المكتبة إن استطعنا منع تلك الرؤيا من الحدوث
    Davanda büyük bir olay olmak üzere. Open Subtitles هناك إنجازٌ كبير على وشك الحدوث في قضيّتك.
    ve bu roman gerçek "Çatallı Yollar Bahçesi"nin zaman olduğunu açığa çıkarır: olağan her anda, sonsuz olay rotası ihtimali vardır. TED التي تُظهر بدورها أن الحديقة الحقيقية للمسارات المتشعبة هي عبارة عن الوقت: ففي كل لحظة هناك عدد لا نهائي من الأحداث ممكنة الحدوث.
    Tam romanlık bir olay, değil mi, Jerry? Open Subtitles هذا أمر نادر الحدوث. صحيح يا جيري؟
    Bu bir tehdit değil. Gerçekleşecek bir olay. Open Subtitles إنـه ليس تهديـداً، هـذا ممـكن الحدوث
    Büyük bir olay olacak ve bunu durdurmak Rakun ve Arkadaşları'na bakıyor. Open Subtitles شئ كبير على وشك الحدوث و الأمر معتمد على " كون " و الأصدقاء لمنعه
    olay olmadan önce Butch'tan bir e-posta geldi. Open Subtitles " لقد وصلني إيميل من " بوتش قبل الحدوث بيوم
    Bu günlerde karnından yaralı Ermeni tetikçiler nerede tedavi oluyor? Open Subtitles والحقيقة هي؛ بأنني أوقفت ذلك الهجوم من الحدوث
    Tamam biliyorum ama oluyor işte Open Subtitles اسمعي اعرف اعرف . حسنا لكنني اوقفت ذلك من الحدوث
    Ruh halim değişiyor, aşırı stres nedeniyle tuhaf şeyler düşünüyorum. Ama neyse ki bu çok ender oluyor. Open Subtitles و تفكيرٍ غريب، مصدره الإجهاد الحادّ و هو نادر الحدوث لحسن الحظّ
    Çok fazla ilaç alınca böyle oluyor. Open Subtitles أتعاطى الكثير مِن الأدوية التي أركّبها. و هذا وارد الحدوث.
    Topladığım tüm bu nitel kanıtlarla düşük gelirli Çin halkı içinde büyük bir değişimin olmak üzere olduğunu açık bir şekilde görmeye başlıyordum. TED من خلال نوعية الأدلة تلك التي كنت أجمعها، بدأت ألاحظ بوضوح أن تغيرًا كبيرًا كان على وشك الحدوث بين الصينيين ذوي الدخل المنخفض.
    Ama Fransa'daki gibi bir dalga çok nadir bir olaydır. Open Subtitles "الموجة التى حدثت في سالح "فرنسا هي نادرة الحدوث
    Senin için çalışmaya geldi çünkü sandı ki bu tür olayların olmasını durdurabilirse... Open Subtitles جاء هنا للعمل معك لأنه اعتقد أنه لو استطاع منع ذلك الشيء من الحدوث
    Felâketin gerçekleşmesini sadece götürdüklerimiz engelleyebilir. Open Subtitles فقط هؤلاء الذين أخذناهم يمكنهم أن يمنعوا الكارثة من الحدوث
    2006 yılında, TED Ödülü'nü kazanan olarak, sana bir dilek sunduk ve dünyanın böyle bir şey olmasını engelleyecek bir salgın hazırlık sistemini yaratmasını diledin. TED بالعودة إلى 2006، كفائز بجائزة TED، تمنيت أمنية، أن يخلق العالم نظام تأهب للوباء والذي يمنع شيئاً مثل هذا من الحدوث.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more