| Sanırım yanlış çantayı almışsınız, Bay Lombard. | Open Subtitles | أعتقد أنك تحمل الحقيبه الخطأ يا مستر لومبارد |
| Bu çantayı masanın üzerinde buldum. İçinde hiç para yoktu. | Open Subtitles | لقد وجدت هذه الحقيبه على المكتب و لا يوجد أى أثر لأى نقود |
| O çantayı alıp nereye gidiyorsun? | Open Subtitles | بحق الجحيم , الى اين تذهب بهذه الحقيبه ؟ |
| Hayır, bu yeteri kadar iyi değil. Uh, odamda, kırmızı çanta. | Open Subtitles | لا, هذا ليس جيد بما فيه الكفايه حجرتى, الحقيبه الحمراء |
| O çantada herşeyim vardı-- CK t-shirtlerim, | Open Subtitles | كنت أملك كل شئ في تلك الحقيبه قمصان سي كي |
| Benimki için çantaya baksana. | Open Subtitles | ابحثى عن جواز سفرى فى الحقيبه انزلى رأسك |
| çantanın içini kitaplarla doldurup bulunduğu yere geri koyun. | Open Subtitles | إملأ هذة الحقيبه بكتب وأعدها إالى مكانها |
| Sana o çantayı verdiğim akşamdan beri söylemek istediğim bir şey var. | Open Subtitles | هناك شيء كنت اريد ان اخبرك به منذ الليله التي اعطيتك فيها الحقيبه |
| Para? Evet. Güzel içi komple para dolu o çantayı hatırlamıyor musun? | Open Subtitles | نعم , الا تتذكر انك كنت تحمل تلك الحقيبه الرائعه المليئه بالمال ؟ |
| Size çantayı verdim ve çıktınız. Benimle buluşmanız gerekiyordu ama ortaya çıkmadınız. | Open Subtitles | لقد اعطيتكم الحقيبه وغادرت كان عليكم مقابلتي ايها الرفاق لكنكم لم تظهروا ابدا |
| Eğer bir işim olsaydı, çantayı kendim alabilirdim. | Open Subtitles | لوكنت أعمل , لأستطعت شراء الحقيبه بنفسي. |
| Onlara Kay'in partiden çıkarken çantayı aradığımızı söyle. | Open Subtitles | أخبرهم أننا نبحث عن الحقيبه التى كانت تحملها كاى عندما تركت الحفله |
| çantayı getirdiğimi gördün, değil mi ? | Open Subtitles | لقد رأيتنى أتى بهذه الحقيبه هنا أليس كذلك ؟ |
| çanta sende olduğuna göre uçağı bulduğunuz doğru. | Open Subtitles | ولكن إيجاد الحقيبه هو من يُدعم قصتك ويمدُها بالحقيقة |
| Hayır, kaybetmedik. çantaya koyduk. çanta nerede? | Open Subtitles | لا لم نفقدها ، وضعناها في الحقيبه اين هي الحقيبه ؟ |
| Bu çanta, seni hayatta tutan tek şey olabilir şuan. | Open Subtitles | ربما تكون هذه الحقيبه الشئ الوحيد الذي يبقيك حياً |
| Ben, um,çantada ne olduğunu merak etmiştim. | Open Subtitles | ؟ إننى .. إننى كان لدي فضول عما تحتويه هذه الحقيبه |
| Gene bu çantaya takılıp bileğimi incittim | Open Subtitles | لقد تعثرت في هذه الحقيبه مرة اخرى قمت بلوي كاحلي |
| Onu çantanın içine koy, gömelim. | Open Subtitles | احشره فى تلك الحقيبه سوف ادفنها فى الارض |
| Yani katil cesedi bavula sığdırmak için parçaladı mı? | Open Subtitles | لذا فان القاتل حطم جسمه ليتناسب مع الحقيبه ؟ |
| Şu kör olasıca Çantanı olacak, içeri girecek ve şu piçin yarasını dikeceksin! | Open Subtitles | احملي هذه الحقيبه واذهبي للداخل , واغرزي ذلك الوغد! |
| Haydi ama, küçük adam, evrak çantası konusunda ne söylemiştim? | Open Subtitles | هيا يارجل ، ماذا قلنا عن احضار الحقيبه ؟ |
| Evet millet, Kris Kringle çantadan çıktı ve... ve Noeli dünyadaki tüm ilgili çocuklara ulaştırdı. | Open Subtitles | نعم الهدايا الحقيقه خرجت من الحقيبه وعيد الميلاد وصل إلى الأطفالِ المتحمّسينِ له في جميع أنحاء العالم. |
| Onun çantasını almış olmasaydım siz kızlar pusuya düşecektiniz. | Open Subtitles | لو أنني لم أخذ الحقيبه بالخطأ لتعرضتم أنتم الى الكمين يافتيات |
| Gary bu poşeti açma, bunlar delil. | Open Subtitles | لا تفتح الحقيبه يا غاري هذه الادله |
| Jeff dikiliyor, adam bavulu açıyor , Bende kapağı itip bağırdım: | Open Subtitles | جيف وقف هناك والرجل فتح الحقيبه وخرجت في وجهه اقول |
| bavulun içine sıkıştırılmış ceset, kan ve doku seni açığa çıkaracak. | Open Subtitles | مثلما سحقت الجثة داخل الحقيبه ,الدم الانسجه قد يكون تدفق خارجها |
| Bence son derece anlamlı. Parasını çantasının neresine koyardı? | Open Subtitles | هل لديك فكره أين تضع نقودها فى هذه الحقيبه ؟ |
| Sinyor Ascanio'nun çantasında Kont'a sunduğu bir şey vardı. | Open Subtitles | السيد أسكانيو كان معه شئ فى الحقيبه وكان يعرضه على الكونت |