Genellikle, bilgisayarlar tarafından uygulansa da biz insanların da algoritması vardır. | TED | في العادة، تنفذ الخوارزميات باستخدام الحواسيب ولكننا كبشر لدينا خوارزميات أيضًا. |
bilgisayarlar ile eski bilimler içinde aklınıza gelebilcek en büyük dönüşümü yaşadık. | TED | فقد حصل تغير كبير لا يمكن تصوره في موضوع الحسابات بسبب ظهور الحواسيب |
Daha anlaşılır söylemek gerekirse, bilgisayarların bu sorunu çözmekte yardımcı olacağını düşünüyorum, olayı gerçekten daha kavramsal duruma getirerek. | TED | ولكي أكون واضحاً .. ان الحواسيب تساعد في هذه حل المشكلة .. فهي تجعل العلم مفهوماً اكثر .. |
Sistem bilgisayar ağı üzerinden çok çok büyük dokümanları işleyebilme yeteneğine sahip idi. | TED | وكان النظام قادرا على القيام بأنظمة توثيق كبيرة جدا جدا عبر شبكات الحواسيب. |
Anlayacağımız dilde virüs ağ üzerindeki tüm bilgisayarları ele geçirdi. | Open Subtitles | باللغة العامّية الشائعة، الفيروس سيطر على كلّ الحواسيب في الشبكة |
bilgisayarlardan başından beri bize yardım etmelerini istediğimiz konu doğal olarak uzaysaldır. | TED | معظم ما نريد الحواسيب أن تساعدنا فيه في المقام الأول بطبيعته مكاني. |
Ve bu, bazı şeyler vardır ki insanlar için kolay ama bilgisayarlar için gerçekten de zordur fikrine dayanıyor. | TED | وهي قائمة على افتراض أساسي بأن هناك أشياء معينة سهلة على الأشخاص، وصعبة حقا على الحواسيب. |
Ve size bu bilgisayarlar için gerçekten para veriyorlar. | TED | و هم في الواقع سوف يدفعوا لك مال مقابل هذه الحواسيب |
bilgisayarlar çalışmayı durdursa bile işimize devam edebilecek bir yol bulmalıyız. | TED | يجب ان نجد طريقة لمواصلة عملنا حتى اذا فشلت الحواسيب |
Ama gerçek bilgisayarlar giderek daha iyi hale geliyorlar. | TED | لكن الحواسيب الحقيقية في سبيلها لتكون أكثر كفاءة. |
Internet'e ve elektirik gibi basit şeylere, bilgisayarların çalışmasına son derece bağımlı hale geldik. | TED | نحن اصبحنا معتمدين جدا على الانترنت على اشياء اساسية مثل الكهرباء على الحواسيب ان تعمل |
Beyniniz henüz bilgisayarların yapamadığı birşeyi yapıyor. Peki size bu 10 saniye içinde bu faydalı işi yaptırabilir miyiz? | TED | يقوم دماغك بأمر لا تستطيع الحواسيب إلى الآن القيام به. فهل نستطيع دفعك إلى عمل شيء مفيد خلال تلك الثواني العشر ؟ |
Ne yazık ki Babbage'ın motorları onun zamanında hiç inşa edilmedi çünkü çoğu insan, insan olmayan bilgisayarların halka bir fayda sağlamayacağını düşünmüştü. | TED | ولسوء الحظ، لم يتم بناء محركات بابايج أثناء حياته لأن الكثيراعتقدوا آنذاك أن الحواسيب الغير بشرية لن يكون لها أي فائدة لعامة الناس. |
Vakit bulabilir miyim bilmiyorum bilgisayar işi var biliyorsun, sonra Victor... | Open Subtitles | لا أعلم، اذا كان وقتي يسمح لي بذلك مابين الحواسيب وفكتور |
Tamamlandığında, sadece piyasadaki en hızlı bilgisayar olmayacak aynı zamanda bağımlılık ta yaratacak. | Open Subtitles | عندما يجمع, لن يكون فقط أسرع من الحواسيب الأخرى في السوق, سيكون مدمن |
Ana bilgisayarları dışarıdan erişime mümkün hale getirecek bir zemin kat mühendisi arıyorum. | Open Subtitles | لذا إنني ابحث عن مهندس ارضي لتحويل الحواسيب المركزية للأتصال بها من الخارج |
Aslında, ben cevabın gözümüzün önünde olduğunu düşünüyorum. bilgisayarları kullanmak. | TED | حسناً .. انا اعتقد اني املك الاجابة عن ذلك انها تقبع امامنا تماما علينا استخدام الحواسيب |
Standart ikili sistem bilgisayarlardan farklı olarak kuantumlar veriyi hassas lazerlerle iletir. | Open Subtitles | متسترين عنها على خلاف الحواسيب العادية يستعمل الكوانتوم الليزر الدقيق لنقل البيانات |
Bizim gibi, bilgisayarlarda anlık işlemler için kısa ömürlü belleğe, sürekli saklama için ise uzun ömürlü belleğe sahiptirler. | TED | مثلنا، الحواسيب لديها ذاكرة صغيرة الأمد للمهمات الحالية، وذاكرة طويلة الأمد للتخزين الثابت الدائم. |
O günlerde çok az lise öğrencisinin bilgisayara erişim imkanı vardı. | TED | قليل من طلاب الثانوية أمكنهم الوصول إلى الحواسيب تلك الأيام. |
bilgisayarla etkileşime geçmek için fare ve ekrana ihtiyacımız yok. | TED | لسنا بحاجة إلى لوحات مفاتيح أو شاشات وفأرات للتفاعل مع الحواسيب. |
Bu beynimiz için vazgeçilmezdir ve bir bilgisayarda da oldukça kullanışlıdır. | TED | وهذا أساسي لأدمغتنا، وأيضاً مفيد جداً في الحواسيب. |
PC virüs problemi şimdi 25 yaşında. | TED | مشكلة فيروسات الحواسيب الشخصية لها 25 عاما الان |
Eğer bir virüs İran'ın bilgisayarlarına bulaşıyorsa bu, büyük resimde bir eleman daha gösteriyor geçmiş dönem konuların etkisiyle. | Open Subtitles | لو هناك فيروس يصيب الحواسيب الإيرانية فهو عنصر إضافي في هذه الصورة الكبيرة بناءاً علي أحداث الماضي |
Her gece Peter Fleming'in çatı katına zorla giremem ya da Ark bilgisayarlarını hackleyemem, fakat yapabileceğim şey eğitimini aldığım şey. | Open Subtitles | لا استطيع اقتحام منزل بيتر فليمنغ كل ليلة ولا استطيع اختراق الحواسيب ولكن ما أستطيع القيام به هو ما تدربت على القيام به |
Çöpleri karıştırır, bilgisayarlara girer... kendileri yazmak dışında her şeyi yaparlar. | Open Subtitles | هم يبحثون في النفايات، ويخترقون الحواسيب كل شيئ بإستثاء كتابته بأنفسهم. |
bilgisayarlarla derinden duygusal etkileşimler kurmak isteyeceğimiz çığır açan bir proje üzerinde çalışıyoruz. | TED | ونحن نأخذ وثبة نوعية حيث أننا نريد أن نتفاعل مع الحواسيب بطرق عاطفية شديدة. |
Yeni laptoplar, cep telefonları, iPad'lerden bahsetmiyoruz bile. | Open Subtitles | بدون ذكر الحواسيب الجديدة والهواتف والأجهزة اللوحية |