Özellikle bunun güvenli bir yuvaya ihtiyaci var. O bir anne. | Open Subtitles | هذه علي وجه الخصوص تحتاج مثل هذا المأوى الآمن، لأنها أم. |
Söylentiye göre Özellikle bir Wraith ile bir ittifak kurmuşsunuz. | Open Subtitles | يُقال بأنّكم شكّلتم تحالفاً مع شبح واحد على وجه الخصوص |
Neden o problemi çözmesi için Özellikle J.J Powell'ı istediniz? | Open Subtitles | لماذا تريد جي جي على وجه الخصوص لحل هذه المشكلة؟ |
özel bir şey yok. Belki biraz formda kalmak için. | Open Subtitles | لا شيء على وجه الخصوص ربما لأجل القليل من الانسجام |
- Susan,bu konu hakkında bu kadar mükemmel olduğuna inanamıyorum. | Open Subtitles | سوزان لا أستطيع أن أصدق كم أنك رائعة بهذا الخصوص |
Ama keşfettim ki, koşmakla ilgili güzel şey şu; bu etkinlik sırasında sürekli acayip birşeyler oluyor. | TED | ولكن الامر الجميل في هذا الخصوص .. انني اكتشفت ان هناك امرٌ عجيب يحدث في هذا النشاط طيلة الوقت |
Evet, sanırım bu konuyla ilgili konuşmak istediğin şeyler vardır. | Open Subtitles | نعم، ظَننتُ أنهُ سيكون لديكِ شيءٍ تقولينهُ بهذا الخصوص |
Özellikle hatırlıyorum ki değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğüm başka bir çok insan vardı. | Open Subtitles | على وجه الخصوص أتذكر أن هنالك الكثير ممن رأيت أخذهم بعين الإعتبار |
Özellikle de, zor bir konu olan yaşam - iş dengesinde değişiklik yapmaya karar verdim. | TED | على وجه الخصوص , قررت أني أود محاولة معالجة المسألة الشائكة التوازن بين الحياه و العمل. |
Özellikle örgüt bileşenlerinin... ...bütünsel davranışını oluşturacak şekilde etkileşmeleri hakkında. | TED | وعلى وجه الخصوص ، كيف ان الاجزاء البسيطة للمنظمات تتفاعل لخلق سلوك المنظمة بأكملها. |
En yüksek öncelik, ekranda görüyorsunuz, insanları, Özellikle çocukları günde bir kere yıkamaktır. | TED | و الأولوية الكبرى, تشاهدون على الشاشة, هي اغتسال الناس مرة باليوم, الأطفال على وجه الخصوص |
Ancak Özellikle ikisi beni cezbediyor. | TED | في المقابل، هناك تعريفان على وجه الخصوص يأسراني. |
Yine de, bir istihbarat teşkilatıyla paylaşmak isteyeceğim birşeyim de yok. Özellikle de yabancı bir istihbarat teşkilatıyla. | TED | حتى الآن، وليس لدي أي شيء أود على وجه الخصوص ارغب في مشاركته مع وكالة الاستخبارات وخصوصا وكالة الاستخبارات الخارجية. |
Çünkü bu özel parça, aynı zamanda yumruk heykelinin içinde olduğu parçaydı. | Open Subtitles | لأنّ هذه القطعة الفنيّة على وجه الخصوص حدث أن بداخلها قبضة برونزيّة. |
Konumuza dönersek, bu tekniklerin demokrasilere ve özel olarak da kanunlara uygulanmasının iki anlamlı nedeni var. | TED | لذلك هناك سبيين جيديين للاعتقاد بأن هذا النوع من التكنيك قابل للتطبيق للديمقراطيه ككل وللقانون على الخصوص |
Ama lig zaten bu konu hakkında kararını verdi. | Open Subtitles | بالطبع، لكن الاتحاد أعطى حكمه بهذا الخصوص |
1870 ve 1872'de Prickly Pear Çayı'yla ilgili emsal teşkil davaları oldu. | TED | وحدث هناك قضايا في هذا الخصوص في عام 1870 و 1872 وكلتيهما تخصان جدول بريكلي بير كريك |
Birleşmiş Milletler konuyla alakalı olağanüstü bir toplantı düzenledi. | Open Subtitles | وقد عقد مجلس الأمن الدولي جلسةً طارئةً بهذا الخصوص |
Bu konuda konuşmak istemiyor ve ben ne zaman konuyu açsam... | Open Subtitles | لا يريد الحديث حول ذلك وفي كل مره أفاتحه بهذا الخصوص |
Bu konuda endişen olmasın. Onu kurtarmaya tam zamanında geldim. | Open Subtitles | لا تقلقي بهذا الخصوص أتيت في الوقت المناسب لكي أنقذه |
Bu açıdan onaylayabileceğin, tüm türler arasında geçerli kalıplaşmış yargılar var mı? | TED | هل يوجد تعميمات يمكنك تأكيدها في هذا الخصوص التي هي صالحة لكل الفصائل؟ |