"الدول على" - Translation from Arabic to Turkish

    • ülkelerin
        
    • ülkeler
        
    Ve yuvarlakların büyüklüğünü ülkelerin öğrencilere harcadıkları parayla orantılı yapıyorum. TED وسأجعل حجم الدائرة يتناسب مع حجم الأموال التي تصرفهاهذه الدول على طلابها.
    ülkelerin kendi içinde imkanlar yaratarak, o ülkelerin, patojenleri toplayıp kategorize edebilen kendi epidemiolojik ve laboratuvar sistemlerini kurmasına olanak sağlayabiliriz. TED عبر خلق إمكانيات في داخل الدول ومن ثم خلق القدرة لهذه الدول على إنشاء شبكات الوبائية والمختبرية الخاصة. والتي يجب أن تكون قادرة على تجميع وفرز مسببات الأمراض.
    Bu ülkelerin bunu yapmasına yardım edersek milyonlarca hayat kurtarabiliriz, aynı zamanda milyonlarca iş de yaratabiliriz. TED لو استطعنا أن نساعد هذه الدول على التقدم، سوف نتمكن من إنقاذ ملايين الأرواح، وفي نفس الوقت، سنتمكن من خلق ملايين فرص العمل.
    Bugüne kadar bunu gerçekleştirecek teknoloji yoktu ve düşünce yapısı daima endüstriyel büyüme sağlamak ve ülkelerin gelişmesi, iş imkanları yaratması ve sanayileşmesi için altyapıya bağlı olmamız gerektiği yönündeydi. TED التكنولوجيا ليست موجودة، في يومنا هذا، والعقلية تقول أن يجب أن نملك اللوح لكي ننمو صناعيًا ونساعد الدول على التطور وزيادة فرص العمل والتصنيع.
    Diğer ülkeler buralardalar. TED ونجد العديد من الدول على طول الطريق.
    (Kahkahalar) Fakat sağdaki ülkeler her ne yapıyorlarsa yalvarmaktan daha iyi bir iş çıkardıkları kesin. TED (ضحك) لكن مهما كانت الدول على اليمين تفعل فأنهم يفعلون عملاً أفضل من التسول.
    Ve sağdaki ülkelerin, Norveç ve ABD gibi, soldaki İsrail, Yunanistan ve Portekiz'den iki kat daha zengin olduklarını görüyorsunuz. TED كما ترون الدول على الجهة اليمنى مثل النرويج والولايات المتحدة الأمريكية والتي هي أكثر ثروة بالضعف من إسرائيل ، اليونان ، البرتغال على الجهة اليسرى .
    Bu yüzden bir çözümle geldik, yeterince fakir olmadıkları ya da artık fakir olmadıkları için hibelerden ve faizsiz borç sisteminden yararlanamayan ülkelerin orta gelir tuzağından kaçmalarına yardım etmek için ve yeterince zengin değillerse borçlarının faizlerinin cazip olabilmesi için. TED لذلك أتينا بحل لمساعدة الدول على الهرب من مصيدة الدخل المتوسط، بلدان ليست فقيرة بما فيه الكفاية أو لم تعد فقيرة تماما، والتي لا تستطيع الاستفادة من الهبات أو القروض بدون فوائد، كما أنها ليست غنية بما يكفي لتكون قادرة على جذب فوائد لقروضها.
    (Alkışlar) Öncelikle ülkeler bu gelen füzeyi kabul edecekler. (Kahkahalar) GS: Chris, hükûmetleri buna ikna etmeye çalışırken bizi hayal edebilirsin, Hava Kuvvetleri üsleri gelenleri alacak mı? TED (تصفيق) في المقام الأول، هل ستوافق الدول على هذا الصاروخ الطائر فوق أجوائها... (ضحك) (غوين شوتويل):( كريس)، هل في وسعك أن تتخيلنا نحاول إقناع الوحدات الفيدرالية وقواعد القوات الجوية لاستقبال الصواريخ الوافدة؟

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more