"الذهاب في" - Translation from Arabic to Turkish

    • çıkmak
        
    • gitmekten
        
    • gezmek
        
    • ne dersin
        
    Belki de bu yüzden benimle tatile çıkmak yerine kalıp turta yemek istiyor. Open Subtitles ربما لهذا فضل البقاء في المنزل وأكل الفطائر على الذهاب في عطلة معي.
    Dinliyorum. Yeni bir maceraya çıkmak istiyorsunuz. Perşembe günü olmalı. Open Subtitles أنصت إليك، تودّي الذهاب في مسعى، حتمًا هو يوم الثلاثاء.
    Öğle yemeğine davetli misafirimiz olsa bile, çıkmak için ısrar eder. Open Subtitles حتى عندما يكون لدينا شخص على مدى لتناول طعام الغداء، يصر على الذهاب في
    Çocuksuz tatile gitmekten daha zevkli olan şey çocuksuz tatile gitmek ve senin bana ayıracak vaktin olmamasıdır. Open Subtitles الشيء الوحيد الأفضل من الذهاب في عطلة بدون أطفالنا هو الذهاب.. في عطلة بدون أطفالنا وأنت مشغولٌ للغاية عن قضاء وقتٍ معي..
    Hiçkimse hiç tanımadığı biri için üç saatlik otobüs turuyla gezmek istemez. Open Subtitles لا أحد يريد الذهاب في جولة بالحافلة لثلاث ساعات عن حياة شخص مغمور تماماً.
    Bunu kutlamak için bir şeyler içmeye ya da yürüyüşe çıkmaya ne dersin? Open Subtitles أنظر ، لماذا لا نذهب لتناول مشروب أو الذهاب في نزهة للاحتفال ؟
    Biliyorum. Çok büyük bir olay, böyle bir yolculuğu çıkmak yani. Open Subtitles أعلم, إنه أمر كبير, الذهاب في رحلة كهذه لوحدكِ, ناهيكِ عن أنها معي.
    Çıkmayacaktık da hatta. çıkmak üzereydik. Open Subtitles لم يكن لدينا موعد حتى, كنا على وشك الذهاب في موعد.
    Çocukken tatile gitmeden önceki son gece, çok hevesli olursunuz ve uyumak istemezsiniz, sadece yola çıkmak istersiniz ya. Open Subtitles مثل الذهاب في عطلة عندما كنت طفلا. والحصول على القلق، ولا أريد أن اذهب إلى السرير. نريد فقط أن تذهب بعيداً.
    Yani turneye çıkmak istiyorum diye bencil değilim, değil mi? Open Subtitles حينئذِ سأكون أنانية إذا قررت الذهاب في جولة؟
    Uykucu canavar, yürüyüşe çıkmak ister misin? Open Subtitles أيها الكلب النائم، أتريد الذهاب في نزهة؟
    dolaşmaya çıkmak isiyorum hadi.. götüreyim seni. Open Subtitles انا اريد الذهاب في جولة. تعال , انا سَأْخذْك
    Ya da Tanrı göstermesin bir aile tatiline falan çıkmak istersek? Open Subtitles أو، لا سمح الله، أردنا الذهاب في عطلة عائلية؟
    Ben sizle sadece, yeni bir maceraya çıkmak isterdim. Open Subtitles نتمنى لو كان بستطاعتنا ان ناخذ امتعتنا و الذهاب في مغامرة جديدة
    Gemi seyahatine çıkmak, 5 kilo vermek, aşık olmak. Open Subtitles الذهاب في رحلة بحريّة، خسارة 10 باوند، الوقوع في الحب.
    Planlanmamış bir yolculuğa çıkmak üzereyiz, minnoşum. Open Subtitles نحنُ نوشك على الذهاب في رحلة مفاجئة يا حيواني الأليف
    Erkeklerin hiç durmadan nasıl twitlerini bloglara, bloglarına kitaplara ve kitaplarını twitlere çevirdiklerini anlattıkları randevulara gitmekten bıktım. Open Subtitles تعلم , لقد سئمت الذهاب في مواعدات حيث اضطر للسماع لرجال يتحدثون ويتحدثون كيف انهم حولوا تغذية تويتر الخاصة بهم الى صفحة موقع...
    Eric bu hafta sonu Şikago'ya gitmekten bahsediyordu... Open Subtitles (إيريك) كان يتحدّث عن الذهاب في عطلة إلى (شيكاغو)، نهاية هذا الأسبوع
    Hiçbir şey, tanıdığım Jace'i göreve gitmekten alıkoymamıştır çocukken bile. Open Subtitles لا شيء قد يوقف (جيس) الذي أعرفه من الذهاب في مهمة حتى عندما كان طفلا
    Uçakla gezmek istediniz, işte uçakla geziyoruz. Open Subtitles أردتم الذهاب في الطائرة، فذهبنا في الطائرة.
    - Kamyonla gezmek ister misin? Open Subtitles أتريد الذهاب في نزهه بالشاحنة؟
    - Kızlara bak! Tatlım, yeni arabamla tura ne dersin? Open Subtitles انظر الى السيدات اتريدون الذهاب في جولة في عربيتي الجديده؟

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more