Okudukları bölümle ilgili bir işte çalışan insanlara. | TED | أولئك الذين يعملون في وظيفة لها علاقة بتخصصهم الجامعي. |
Her konserde çalışan fotoğrafçılarımız, ressamlarımız var. | TED | لدينا المصورون الذين يعملون في كل عرض، لدينا رسّامون. |
Biz artık senin gibi insanların bulduğu binlerce şeyi alıp onları Peru'da çalışan arkeologlarla paylaşmaya başladık. | TED | لقد بدأنا الآن اتخاذ الآلاف من الميزات التي عثر عليها الناس مثلك ونحن نشاركها مع علماء الآثار الذين يعملون في بيرو. |
Ve bir koloniyi deşmek ve dışarda çalışan karıncaları işaretlemek isterseniz onları asla aşağıda derinde göremezsiniz. | TED | وإذا وضعت علامة للنمل الذين يعملون في الخارج ، والذين يحفرون المستعمرة، أبداً لا تراهم في الأعماق. |
Öyleyse merkezde bulunan dört-çeker araçlar bakanları, daimi sekreterleri, bürokratları ve yardım projelerinde çalışan uluslararası yardım bürokratlarını taşıyorlar, bu arada yoksullar ambulans ve ilaç yokluğunda ölüyor. | TED | إذا العربات الرباعية الدفع لدى الوزير تقود الوزراء، والأمناء الدائمين، والبيروقراطيين وبيروقراطيين الاغاثة الدولية الذين يعملون في مشروعات المعونة في حين أن الفقراء يموتون دون اسعاف وادوية. |
Bu yerlerde çalışan seks işçileri, tutuklanmak veya riskli seks arasında zorlu bir seçim yapmak zorunda kalıyorlar. | TED | محترفو الجنس الذين يعملون في هذه الأماكن مجبرون على القيام باختيار صعب بين مخاطر الاعتقال أو التعرض لمخاطر الجنس. |
Farklı binalarda, farklı şehirlerde, hatta farklı ülkelerde çalışan elemanlarımızı aynı yerde toplamamız mümkün mü? | TED | هل نستطيع أن نتقاسم فعليًا مقار موظفينا الذين يعملون في مبانٍ مختلفة، وفي مدن مختلفة أو حتى في دول مختلفة اليوم؟ |
Aynı işte ve aynı uzmanlıkta çalışan erkek ve kadınların farklı maaşlar kazandıklarını gördüler. | TED | وجدوا أن الرجال والنساء الذين يعملون في نفس الوظيفة وبنفس المستوى من الكفاءة كانوا يحصلون على مبالغ مختلفة من المال. |
Startup'larla çok vakit geçiriyorum ve büyük, daha köklü şirketlerde çalışan çok arkadaşım var. | TED | أقضي الكثير من الوقت مع الشركات المبتدئة، ولدي الكثير من الأصدقاء الذين يعملون في الشركات الأكبر والأكثر رسوخًا. |
Sandalyede çalışan pek çoklarımız için tipik bu. | TED | حسنا. تلك حالة معتادة للعديد منا من الذين يعملون في مجال المقاعد. |
Bilmediğiniz şey şu, dünyanın her tarafında çalışan, bir web sayfası üzerinden bağlantılı, binlerce tasarımcımız, ve üç kişiden oluşan bir ekibimiz var. | TED | فالذي لا تعلمونه هو، أن عندنا الآف المصممين الذين يعملون في كل أنحاء العالم، الذين يتواصلون من خلال موقع إلكتروني، يديره ثلاثة موظفين. |
Aynı zamanda Hint okullarında okuyan çalışan aile çocuklarını da destekliyor. | TED | وهي تدعم ايضا الاطفال الذين يعملون في الهند |
Dubai'de çalışan bir çok Hintli var. | TED | وهناك الكثير من الهنود الذين يعملون في دبي. |
Bunlar, bu alanda çalışan bizler için çok önemli sorular. | TED | هذه أسئلة ضخمة لهؤلاء من بيننا الذين يعملون في هذا الحقل. |
Ağlarla çalışan insanlara bir öneri: bitkiler sizlere nasıl ağlar geliştirebileceğiniz hakkında iyi öneriler verebilirler. | TED | وكأقتراح لاولئك الذين يعملون في مجال الشبكات ان النباتات قادرة على اعطائكم بعض الاقتراحات عن كيفية تطوير الشبكات |
Saat öğlen 12 yani etraftaki işyerlerinde çalışan insanlar için öğle yemeği vakti. | Open Subtitles | الساعة الثانية عشرة ظهرا مما يعني أن هذا هو وقت الغداء للأشخاص الذين يعملون في الشركات المحيطة |
Burada çalışan Polonyalılarla konuştuktan sonra tek kelimeyle akıl almaz bir şeyin yaşandığını anlamışlar. | Open Subtitles | عندها تيقنا بعد ان تحدثنا للبولنديين الذين يعملون في المحطة أن حدثا فضيعا حدث هنا |
Bodrum katlarında, kimya setleriyle çalışan adamlarımızdan biri. | Open Subtitles | أنه من سلالة الناس الذين يعملون في الأقبية مع معداتهم الكيميائية |
Sarayda çalışan bir çocuk vardı. | Open Subtitles | كان هناك ولد ولد من الذين يعملون في القصر |
Ofis ortamında çalışan ve işe arabayla giden ya da asansör kullanan insanlar bütün gün toplam 2500 ya da 3000 adım atıyorlar. | Open Subtitles | ونحن نعرف أن الأشخاص الذين يعملون في المكاتب ويقودون السيارة من وإلى العمل ويستخدمون الأسانسير في الصعود |