Ve sonra o bölgede kendi sahip olduğu evden bahsetti. | TED | ومن ثم يصف المنزل الذي يمتلكه في قريتهم. |
Tek sahip olduğu şey bu. Ona artık ihtiyacı yok. | Open Subtitles | أنه الشئ الوحيد الذي يمتلكه ولكنه لا يحتاجها الان |
Basketbol bu çocukların sahip olduğu tek şey. | Open Subtitles | كرة السلة هي الشيء الوحيد الذي يمتلكه هؤلاء الشباب |
Herkes her maça gidiyor. Basketbol bu çocukların sahip olduğu tek şey. Carter'ın buraya gelip bunu ellerinden almasına izin mi vereceğiz? | Open Subtitles | الكل يذهب لجميع المباريات ، كرة السلة هي الشئ الوحيد الذي يمتلكه هؤلاء الشباب هل سنترك "كارتر" يتدخل ويحرمهم من هذا؟ |