Finansal çöküşler, ekonomik durgunluk, 9/11 bunlar bir şey ifade etti mi? | Open Subtitles | غرق سوق الأسهم, و الركود الإقتصادي أحداث 11 سبتمبر أي شيئ يذكركم؟ |
Bu şekilde takılı kalmak; durgunluk, stres hatta muhtemelen depresyon demek. | TED | وأن تَعلق بهذه الطريقة، يعني الركود والإجهاد، وربما حتى الاكتئاب. |
Bazıları buna büyük durgunluk diyor. | Open Subtitles | البعض صنفها على أنها الركود العظيم و البعض قال عنها أنها معركه بين الخير و الشر |
Bu durum, dükkanların yarısının boş olduğu, durgun bir dünyada başladı. | Open Subtitles | وصار الاتحاد يعاني من الركود وأصبحت المتاجر تقريباً فارغة من البضائع |
Büyük durgunluğun sonunda, bu şirketlerin piyasa değerleri Nijeryanın GSYH'sına denkti. | TED | بنهاية الركود العظيم، كانت القيمة السوقية لهذه الشركات تعادل الناتج المحلي الإجمالي للنيجر. |
Elbette, bir çok insan sizi, durgunluktan sizi, durgunluktan altın çağa geçişte liderlik yapan... yirminci yüzyılın İskender' i gibi görüyor. | Open Subtitles | هذه بالضبط نظرة الناس اليك أسكندر القرن العشرين تقود العالم لتخرجه من حالة الركود الى عصر ذهبى من الرخاء |
Biraz daha gevşet. | Open Subtitles | أنا بحاجة إلى مزيد من الركود قليلا. |
O evi zar zor elimde tutuyorum, Turtle. Ekonomik kriz herkesi vurdu. | Open Subtitles | أنا بالكاد أقدر على الاحتفاظ بالمنزل الركود ضربنا جميعاً |
Yani durgunluk zamanlarında da iş vermeye devam ederler bu talebi arttırır ve durgunluktan çıkmaya yardımcı olur. | Open Subtitles | وهذا يعني بانه يمكنها الحفاظ على العمالة في فترات الركود مما يزيد من الطلب |
Postayla sipariş işi, durgunluk yüzünden sıkı bir darbe almış. Neredeyse iflasta. | Open Subtitles | أصيبت أعمال الطلب البريدي لديه جرّاء الركود إنّه مفلس تقريباً |
Ekonomik durgunluk benim yüzümden annemle babamın boşanma nedeni de benim. | Open Subtitles | الركود الاقتصادي كان خطئي أمي وأبي سيتطلقان بسببي |
durgunluk fiyatı. Sana bunu da söylememi istediler. | Open Subtitles | سعر الركود طلبوا مني أن أخبرك بهذا أيضاً |
- Pekâlâ, ...bir yerde bu durgunluk konuşmasına bir son verip, ...iflası kabullenin artık. | Open Subtitles | حسناً في نقطة محددة عليك التوقف عن مسألة الركود وإمتلاك هذا الإفلاس |
Aslında, durgunluk döneminde daha iyi iş yapıyorlar. Oh, Tanrım! | Open Subtitles | في الواقع ، يكون أفضل الأعمال خلال الركود |
Çok sayıda insan geliyor ama pek satış yok. Piyasa durgun. | Open Subtitles | الكثير من الناس، ليست هناك تخفيضات كبيره انه الركود. |
Tatlım, her ne kadar krep lezzetli olsa da sandığından kadar kârlı bir iş değil özellikle bu durgun sezonda. | Open Subtitles | عزيزتي، رغم أن الكرب لذيذة، لكنها ليست تماما منجم الذهب الذي تظنين، خصوصا في فترة الركود. |
Bütün ekonomi sabit, Ekonomik durgunluğun ortasındayız. | Open Subtitles | الإقتصاد بالكامل منخفض نحن في منتصف الركود |
Misinayı gevşet. | Open Subtitles | أعطه بعض الركود . |
Evet, ekonomik kriz herkesi vurdu. | Open Subtitles | أجل, أنا أعرف الركود الإقتصادي كان له آثاره السلبية على الجميع |
Sonraki ve daha sonraki gün de aynıydı, çabucak yaratıcı durgunluğa düştüm. | TED | نفس الشيء اليوم التالي ، و اليوم الذي يليه بسرعة إنزلقت إلى حالة من الركود الإبداعي. |
Yeni GUB Genel Merkezi projesini iptal ediyoruz. Piyasanın durgunluğu bizi mahvediyor. | Open Subtitles | لقد الغينا خطة المقر الجديد للبنك هذا الركود الإقتصادى يصيبنا فى مقتل. |
durgunlukta neredeyse açlıktan ölüyormuşsunuz. | Open Subtitles | كدت تتضور جوعاً حتى الموت بسبب حالة الركود |
Sabit gidişat, bu ekonomide ölüm demektir. | Open Subtitles | الركود عبارة عن وفاة في هذا الاقتصاد. |
İlki şu, ekonomik krizin erkeğe verdiği zarar artık geçici darbeler değil -- bu durum, ekonomimizin temelinde yer alan daha biyik bir değişime işaret ediyor. | TED | الأول ، كان أن هذه لم يكن فقط مجرد تضرر مؤقت عابر من الركود الذي أصاب الرجال -- بل أنه كان يعكس تغير أعمق لحركة النشاط الإقتصادي العالمي . |