Programı çevreleyen aşırı gizlilik yüzünden her türlü kötüye kullanım söz konusuydu. | Open Subtitles | بسبب السرية الشديدة التي تحيط البرنامج، كان هناك الكثير من التجاوزات. تعذيب؟ |
Afrika krallıkları köle ticaretinden zenginleşti fakat Avrupalıların yoğun talebini karşılamak aşırı rekabet oluşturdu. | TED | لقد ازدهرت حقاً الممالك الأفريقية من تجارة الرقيق ولتلبية الطلب الأوروبي الهائل خلقت المنافسة الشديدة |
Biriyle güçlü bir bağ kurmanın seni savunmasız kılacağını biliyorsun bu sebeple böyle bir bağ kurmamaya dikkat ediyorsun. | Open Subtitles | . انت تُدرك بأن الرواط الشديدة قد تجعلك عُرضة . لذا انت حريص , لألا تحصل علي اي منها |
Sporcular ekstrem fiziksel koşullarda su seviyelerindeki komplikasyonlar yüzünden sıkça, Yüksek hidrasyonun kurbanı olurlar. | TED | الرياضيين عادة هم ضحايا زيادة المياه بسبب المضاعفات في تنظيم مستوى المياه في الظروف الفيزيائية الشديدة. |
Hava sabah ayazı gibi, ki bu yoğun yalnızlık hissimi artırıyor. | Open Subtitles | مثل هذا الهواء الصباحي الذي فقط يزيد من شعوري بالوحدة الشديدة |
Bunlar ağır şekilde soğuktan donmuş ayaklar, ve burnun soğuktan donması. | TED | هذه بعض لدغات الصقيع الشديدة على القدم وهنا أُخرى على الأنف |
Annelerinin sert korumasına rağmen yavruların sadece bir kaçı ilk yılında sağ kalır. | Open Subtitles | على الرغم من الحماية الشديدة من الأمهات أقلّ من نصفهم يبقى على قيد الحياة بعد عامهم الاو ل. |
Fakat yakın zamanda ölene kadar sinir hastalıklarına ve ciddi iskelet sistemi bozukluklarına katlanmak zorunda kaldı. | TED | منذ ذلك ألحين توفي، ولكن كان متخلف عقليا ويعاني من تشوهات عظمية الشديدة. |
Lyla, şunu söylemeliyim ki. Şu anda son derece azgınım. - Jason! | Open Subtitles | علي القول أني أشعر بالأثارة الشديدة الآن |
Olası diğer bir istikamet Havai idi. Fakat mevsim yüzünden, kaptan Şiddetli fırtınalara yakalanacaklarından korkuyordu. | TED | كانت هاواي وجهة اأخرى نظراً لحلول الموسم, كان الكابتن متخوفاً من أن تصيبهم العواصف الشديدة |
Araştırmacılar ayrıca kaşınmayla ilgili genleri araştırıyor ve aşırı vakalarda görülen, kaşıntının yolunu kesecek tedaviler geliştiriyorlar. | TED | يفتش الباحثون أيضًا عن الجينات المسؤولة عن الحكة ويطورون علاجات تحاول كبح سبل الحكة في الحالات الشديدة. |
İnsan asla aşırı duygusallığa kapılmamalı. | Open Subtitles | الشخص يجب ألا يتمنى أن يقع تحت تأثير العواطف الشديدة |
aşırı nem, böcekler ve yağış bozulmayı hızlandırmış. | Open Subtitles | الرطوبة الشديدة الممزوجة مع الحشرات و الاندفاع سرَعوا من معدل التعفن |
güçlü nükleer kuvvet olarak bilinen olay, bu geritepmeyi alt etmeye ve çekirdeği sağlam tutmaya çalışır. | TED | ظاهرة تعرف بـ القوة النووية الشديدة تناضل من أجل التغلب على هذا التنافر لتبقي النواة بحالة استقرار. |
Çekirgelere, güçlü rüzgarların yaptığı gibi siz de Calvera'dan kurtulmalarına yardım ettiniz. | Open Subtitles | لقد ساعدتهم للتخلص من كالفيرا مثل الطريقة التى تساعدهم الرياح الشديدة فى التخلص من الجراد |
Bu pigmentin Yüksek zehirlilik içerdiği, 1822'de arseniğin içeriğinin yayınlanmasına kadar bilinmiyordu. | TED | بقيت السمية الشديدة لهذه الألوان الخضراء غير معروفة حتى تم نشر وصفة الزرنيخ في 1822. |
"Yüksek uyarılmalı" dediğimiz sadece cinsel uyarı değil internette onun da çok işe yaradığı olsa da öyle değil. | TED | الآن، لا تعني الإثارة الشديدة الإثارة الجنسية فقط، لكننا نتحدث عن شبكة الإنترنت، إذن فمن الواضح أنها فعالة. |
ağır durumlarda, böbrekler oluşan sıvı idrar yoğunluğuyla baş edemezler. | TED | في الحالات الشديدة ، الكلى لن تستطيع العمل بكفاءة مما يؤدي للبول الغامق |
Hiçbir şey. Gerçek bir tehditse, sert rüzgârlar bile kasıp kavurur. | Open Subtitles | لا شيء، إذا كان يشكل تهديدًا حقيقيًا فإن الرياح الشديدة ستسبب الدمار |
O kız, ciddi davranış bozukluğu olan birinci sınıf bir pislik. | Open Subtitles | تلك الفتاة الحمقاء من الدرجة الاولى صاحبة المشاكل السلوكية الشديدة |
Göz, birbirine bağlı birçok bölümden oluşan son derece karmaşık bir makinedir. | Open Subtitles | العين هي قطعة من الآليات الشديدة التعقيد، مبنية من الكثير من الأجزاء المترابطة، |
Şiddetli fırtına son 12 saat içinde... 218,4 mm yağmur bıraktı. | Open Subtitles | العواصف الرعدية الشديدة تجرف بعمق 8.6 بوصة من الأمطار في 12 ساعة الماضية. |
Bu sıcak havada zavallıların haline çok acıyorum. | Open Subtitles | أشعر بالأسف الشديد على هذه الأشياء المسكينة في هذه الحرارة الشديدة |
Denediğimizi inkar ederiz, korktuğumuzu inkar ederiz başarmayı ne kadar çok istediğimizi inkar ederiz ve en önemlisi, inkar içinde olduğumuzu inkar ederiz. | Open Subtitles | ننكر أننا متعبون وننكر أننا خائفون وننكر عن مدى رغبتنا الشديدة بالنجاح والأهم أننا ننكر أننا ننكر |
Buraya taşındığımdan beri kendimi çok yalnız hissediyordum. Seninle tanışana dek. | Open Subtitles | لقد شعرتُ بالوحدة الشديدة منذ انتقالي لهنا |