Ancak, Bay Stamphill sizi kendinize karşı tanıklık yapmanıza zorlayamaz. | Open Subtitles | وبالرغم من هذا ، السيد ستامفيل لا يستطيع أجبارك على الشهادة ضد نفسك |
New York'un en kötüsüne karşı tanıklık edeceksin. - Ne? | Open Subtitles | -تهانينا كنت على وشك الشهادة ضد أسوأ من في نيويورك |
Kızım Max'e karşı tanıklık etmeyi kabul etti, organizasyonda kim varsa tüm isimleri verecek. | Open Subtitles | ابنتي توافق على الشهادة ضد ماكس و تقديم أسماء الجميع في منظمته |
Diğer taraftan, bir eş,hiç bir zaman kocası aleyhine tanıklık yapamaz. | Open Subtitles | على الجانب الآخر لن تفعل الزوجة ذلك و لا يمكنها الشهادة ضد زوجها |
- Olmaz öyle şey... Seni kocan aleyhine tanıklık yapmaya zorlayamazlar. | Open Subtitles | مستحيل، لا يستطيعون اجبارك على الشهادة ضد زوجك. |
Sharon Holmes'ten kocası aleyhinde tanıklık yapması istenmedi. | Open Subtitles | لم يطلب من شارون هولمز الشهادة ضد زوجها |
Neyse, sonuç olarak bir adam karısına karşı ifade vermesi için zorlanamaz. | Open Subtitles | بأية حال وختاماً ، لا يمكن إجبار الرجل على الشهادة ضد زوجته |
Ya da teslim olursun ve baban aleyhine ifade verirsin. | Open Subtitles | على الشهادة ضد والدك. هذا ليس جيدا بما فيه الكفاية. |
Eş, kocası aleyhinde ifade vermeye zorlanamaz. | Open Subtitles | لا يمكن إكراه الزوجة على الشهادة ضد زوجها |
Müvekkilime karşı tanıklık yapmanıza karşılık size ne söz verdiler? | Open Subtitles | اي صفقة عُرضت عليك إن وافقت على الشهادة ضد موكلتي ؟ |
Ve onu yakalarsak Lobos'a karşı tanıklık etmesi için zorlayabiliriz. | Open Subtitles | ونستطيع إجباره على الشهادة ضد لوبوس إذا جعلناه يتوسل من أجل حقوقه ، حسناً ؟ |
Ve Bobby Vu'ya karşı tanıklık yapacaksın. | Open Subtitles | وأنت تجرؤ على الشهادة ضد بوبي فو |
Ray istemiş olsa bile, Southland Kings'e karşı tanıklık edemezdi. | Open Subtitles | لم يستطع " راي " الشهادة ضد العصابة حتى لو اراد ذلك |
Eski patronuma karşı tanıklık etmeye veya suçlamalarla benim yüzleşmem gerekeceği söylendi. | Open Subtitles | لقد طُلِبَ منّي الشهادة ضد رئيسي القديم... أو أواجه التهم بنفسي. |
Başkent'te beyazlara karşı tanıklık edemediği için köle pazarı sahibi James Burch'e karşı açtığı davayı kaybetti. | Open Subtitles | ولكن بعد ذلك انه لا يستطيع الشهادة ضد الأبيض في الأمة huvudstad- ذلك بدلا خسر القضية ضد صاحب السجن؛ جيمس بورتش. |
Bu davada bir adamın aleyhine tanıklık eden neredeyse her şahidin dile getirdiği korkuyu anlamak çok zor. | Open Subtitles | من الصعب أن نتصور الخوف الذي يقترب من كل الشهود في هذه الحالة احتمال الشهادة ضد الرجل |
Ve kocam aleyhine tanıklık yapmayacağım. | Open Subtitles | إنه زوجي. ليس عليّ الشهادة ضد زوجي. |
Tekrar söylüyorum, DL aleyhinde tanıklık yapmaya zorlanmış olmak beni selamete çıkartmaz. | Open Subtitles | مجدداً، إجباري على الشهادة ضد (دي أل) ليس إعادتي لبر الأمان. |
Darby, Ames aleyhinde tanıklık etmeyi kabul etti. | Open Subtitles | (داربي) وافق على الشهادة ضد (ايمز) |
Oğlunun sana karşı ifade vermeyi kabul etmesi içini parçalamış olmalı. | Open Subtitles | يجب أن المسيل للدموع في أمعائك لمعرفة ابن بك وافق على الشهادة ضد لك. |
Esas soru, Elia neden kardeşinin aleyhine ifade verdi? | Open Subtitles | نعم. سؤال is- - لماذا ايليا الشهادة ضد شقيقها بك؟ |
Kongre, Thomas Durant'e yöneltilmiş rüşvet, sahtekârlık ve yolsuzluk suçlamaları aleyhinde ifade vermeniz için sizi Washington'a çağırıyor. | Open Subtitles | الكونجرس يطلب حضورك لواشنطون لأجل الشهادة ضد توماس دورانت المتهم بـ الرشوة الاحتيال و الفساد |
Davacı kızıma karşı şahitlik yapmam için benimle konuşmak istiyormuş. | Open Subtitles | المدعي العام يريد ان يتحدث الى بشأن الشهادة ضد ابنتى |