En önemli şey bu. O zaman elinde düzelir. | Open Subtitles | هذا هو الشيء الرئيسي الطعـام يبدو في حـالة جيّدة أيضاً |
Burda en önemli şey duygularınızı göstermek ve birbirinize dokunmak. | Open Subtitles | الشيء الرئيسي هو أن تظهرا مشاعركما وتلامسان بعضكما البعض. |
Dikkat etmeniz gereken en önemli şey ellerinizin hareketleri. | Open Subtitles | الشيء الرئيسي لديك لمشاهدة لهو حركة يدك. |
Onun hakkındaki en önemli şey bu sayılır, değil mi? | Open Subtitles | ذلك هو الشيء الرئيسي المميز به، اليس كذلك؟ |
Üç çocuk yetiştirdim ve öğrendiğim en önemli şey şu: | Open Subtitles | حسنا,لقد ربيت 3 اولاد و الشيء الرئيسي الذي تعلمته هو أنه عليك أن تتركوهم يصبحوا كما يريدوا |
-En önemli şey rahatlamak. | Open Subtitles | حسناً , الشيء الرئيسي أن تسترخي |
- Orgazm, ilişkideki en önemli şey, değil midir? | Open Subtitles | -Orgasm، الشيء الرئيسي في العلاقة؟ |
En önemli şey yalıtım. | Open Subtitles | العازل الشيء الرئيسي |
Bundan başka yaptığımız diğer önemli şey ise bu kutuya USB girişi eklemek oldu; çünkü fark ettik ki teoride GPRS bağlantımız olsa bile, veriyi küçük bir USB bellekte kargoyla göndermek çok daha etkili oldu. | TED | وكان الشيء الرئيسي الذي قمنا به جعل هذا المربع تشغيل إيقاف تشغيل مفتاح USB، لأننا أدركنا أنه حتى ولو كان هناك من الفقر بغانا، وكل ذلك على الورق، على الأقل، من الناحية النظرية، فإنه كان أكثر كفاءة بكثير لإرسال البيانات في مفتاح USB قليلاً عن طريق البريد السطحي. |