Ancak bildiğimiz gibi yapılacak en doğru şey genellikle en kolayı değildir. | TED | مع ذلك، وكما نعرفُ، الشيء الصحيح الذي نقوم به ليس في الغالب هو الشيء السهل. |
Kesinlikle yapılacak en doğru şey bu olur. | Open Subtitles | هذا هو بالتأكيد الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله. |
doğru şeyi yapıyor olurdun. Bu onu şimdilik durdurur. | Open Subtitles | هذا الشيء الصحيح الذي يوقفه في الوقت الحاضر |
Sadece yapmam gereken doğru şeyi anlamam lazımdı. | Open Subtitles | أنا فقط أحتجتُ الوقت لأفهم الشيء الصحيح الذي يجبُ فعله |
Doğrusu da bu olurdu ama hayır demenizden endişe etmiştim. | Open Subtitles | وربما كان هذا الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله لكن كنت أشعر بالقلق من انك قد تقولين لا |
O zaman için bana doğrusu bu gibi gelmişti. | Open Subtitles | لقد بدت في ذلك الوقت على أنها الشيء الصحيح الذي يجب فعله |
Ve doğru şeyin bu olduğunu düşünüyorsan düşüncene güvenim tam. | Open Subtitles | و أنا أثق بحكمك إن كنت تظن أن هذا هو الشيء الصحيح الذي يجب فعله |
Blair ve ben ayrıldık, ve bunun, yapılacak en doğru şey olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | بلير وانا انفصلنا واعلم انه الشيء الصحيح الذي فعلته |
Biliyorum, ama bana yapılacak en doğru şey gibi geliyor. | Open Subtitles | إنها خطوة كبيرة يا مايك أعرف, و لكنها تشعرني أن هذا الشيء الصحيح الذي يجب فعله |
Yani bence yapılacak en doğru şey ailesinin niyetimi bildirmek, değil mi? | Open Subtitles | نعم, لذا أشعر هذا هو الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله هل أُعلم والديها بما أنوي, صحيح؟ |
Bunun yapılacak en doğru şey olduğundan nasıl emin olabilirim? | Open Subtitles | وكيف يمكنني أن أكون متأكداً إنّه الشيء الصحيح الذي يجب فعله؟ |
Hayır, bence yapılacak doğru şey. | Open Subtitles | لا, أعتقد أنها الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله |
Artık birlikte yaşadığımıza göre, yapılacak doğru şey bu. | Open Subtitles | بما أننا سنعيش مع بعض الآن هذا هو الشيء الصحيح الذي ينبغي فعله |
Şuan görmüyor olabilirsin ama doğru şeyi yaptım! | Open Subtitles | هذا الشيء الصحيح الذي يجب فعله سواء فهمت ام لم تفهم |
Daha iyi hissetmen için sana söylenecek en doğru şeyi düşünüyordum ama biliyorum ki bu şekilde işe yaramayacak. | Open Subtitles | لقد كنتُ أحاول أن أفكّر في الشيء الصحيح الذي أقول لكِ لأجعلك تشعرين بشعور أفضل |
Tabii olsa fena olmazdı, doğru şeyi yapmaya çalışırdık ama yıllardır şunu anlatmaya çalışıyoruz; çeşitlilik, yeniliği ve müşteri içgörüsünü besliyor. | TED | أعني، أنه شيء جيد أن يكون لديك، الشيء الصحيح الذي ينبغي القيام به، ولكن لعقود، كنا نحاول لجعل القضية أن التنوع يغذي الابتكار وبصيرة العملاء. |
Doğrusu da bu olurdu ama hayır demenizden endişe etmiştim. | Open Subtitles | وربما كان هذا الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله لكن كنت أشعر بالقلق من انك قد تقولين لا |
Dur, en Doğrusu da bu. | Open Subtitles | الانتظار، وهذا هو الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله. |
Zaten en doğrusu bu. Gerçekten. | Open Subtitles | يبدو أن هذا هو الشيء الصحيح الذي يجب أن نفعله في الحقيقة. |
İçim parçalanıyor, ama doğrusu bu. | Open Subtitles | ينكسر قلبي، ولكن هذا هو الشيء الصحيح الذي ينبغي فعله |
Yapılacak doğru şeyin bu olduğundan emin misin? | Open Subtitles | أمتأكدة من أن هذا هو الشيء الصحيح الذي ينبغي عمله؟ |
Yapılacak en doğru şeyin ne olduğunu bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا فقط لا أعرف ما الشيء الصحيح الذي يجب القيام به هو. |