Beni sınama, yoksa yok olan tek şey başkanlığınız olmayacak. | Open Subtitles | أنقذ الأمر قبل وإلّا رئاستكَ لن تكون الشّيء الوحيد الذي سينصهر. لديكَ ثلاث ساعات. |
Yardım için yapabileceğim tek şey gitmek. | Open Subtitles | الشّيء الوحيد الذي بوسعيّ مساعدتكِ به هو مغادرتي من هنا. أعدكِ. |
Çözebildiğim tek şey bundan beş ay sonra internete düşmeye hazır bir şeyin olduğu. | Open Subtitles | الشّيء الوحيد الذي استطعتُ فكّه هو أنّه سيُفعَّل بعد خمسة أشهر من الآن. |
Annemin okula giderken yanıma koyduğu tek şey | Open Subtitles | الشّيء الوحيد الذي أرسلتني أمّي وهو معي للمدرسة، مُلاحظة مكتوب عليها، |
Annemin meraklandığı tek şey kendisi olmuştur. | Open Subtitles | الشّيء الوحيد الذي قلقت عليه أمّي قطّ هو نفسها. |
Artık benim için önemli olan tek şey senin mutlu bir hayatının olması... ikimiz için. | Open Subtitles | الشّيء الوحيد الذي يهمّني الآن هو أن تحظي بحياةٍ سعيدةٍ... لِكليْنا. |
Beni hayatta tutan tek şey bu. | Open Subtitles | ذلك الشّيء الوحيد الذي يُبقيني حيًّا. |
Kelepiri düzeltebilen tek şey sadece... | Open Subtitles | الشّيء الوحيد الذي يصلح المعطوب والّذي يستطيع إصلاح المعطوب... |
Göremediğim tek şey. | Open Subtitles | الشّيء الوحيد الذي فشلتُ في رؤيته... |
Hayır Peter, gücümüzdür. Çünkü onlarda olmayan tek şey bu silahtır. | Open Subtitles | كلّا يا (بيتر)، بل إنّها مكمن قوّتنا، لأنّها الشّيء الوحيد الذي لا يملكونه. |
Eddie'nin kriptonitiydi, gruptan çok sevdiği tek şey. | Open Subtitles | {\fnAdobe Arabic}،)فقد كانتْ نقطة ضعف (إيدي الشّيء الوحيد الذي أحبّه أكثر من الفرقة. |
Güven bana, yapacağı tek şey kendi kendini bulutların üzerine çıkarmak. | Open Subtitles | ... ثِقي بي، الشّيء الوحيد (الذي يُمكِن لـ (كيو - بول أن يؤثّر به بشكلٍ فعّال هو سيكون في عقله |