| Madem ki onu görmek bu kadar zor, belki ona bir kartvizit bırakabiliriz. | Open Subtitles | اذا كان من الصعب أن نراه ، ربما يتعين علينا ترك بطاقة اتصال. |
| İşin doğrusu, nasıl benim kanımdan biri oluyor anlamak çok zor. | Open Subtitles | فى الواقع , من الصعب أن تصدق أنها من لحمى ودمى |
| Bu tür durumlarda, insanın kendisini ele vermemesi çok zor. | Open Subtitles | من الصعب أن تشجب هذا الأمر في مثل هذة الظروف |
| Hepimiz ırkın toplumsal olarak inşa edilmiş bir olgu olduğunda anlaşabiliriz ama günlük yaşamımızda bunu görmek genellikle zordur. | TED | الآن، لنا أن نتفق جميعًا بأن العِرق ظاهرة من بناء المجتمع، ولكن، من الصعب أن نراها في حياتنا اليومية. |
| Bu tür durumlarda, insanın kendisini ele vermemesi çok zor. | Open Subtitles | من الصعب أن تشجب هذا الأمر في مثل هذة الظروف |
| İçindeki adam gözlerini sana dikmişken bir mezar kazmak zor oluyor. | Open Subtitles | من الصعب أن تحفر قبراً عندما يكون صاحبه ينظر إليك مباشرة |
| Gecmise dönmek cok zor... ve sevdiklerinin gerceklerini görmek de zor. | Open Subtitles | .. من الصعب أن تراجع وتنظر الحقيقة بشان الناس الذين تحبهم |
| Ortak noktanız olmamasına karşın aşırı cinsel isteği azaltmak çok zor. | Open Subtitles | رغم لاتملك أوجه تشابه من الصعب أن تتسامى جاذبية جنسيّة شديدة |
| Anne olmak yeterince zor. Aileye bakmak yeterince zor, anladın mı? | Open Subtitles | من الصعب أن تكوني أم وأن تديرى أمور الأسرة، هل تعلمي؟ |
| Hayatta ne yapmak istediğimi anlamak o kadar zor ki. | Open Subtitles | هو فقط من الصعب أن أقرر تماماً مالذي سأفعله بحياتي |
| Üzgünüm, ahbap ama şu an parmaklarımla kulaklarımı tıkamak biraz zor. | Open Subtitles | آسف ، ولكن من الصعب أن أضع يدى فى أذنى الآن |
| bi filmde oynamanın o kadarda zor olmadığını sana söylemiştim. | Open Subtitles | قلت لك انها ليست من الصعب أن ندخل في الفيلم. |
| Tamam, o halde orada birine zarar vermenin ne kadar zor olduğunu biliyorsundur. | Open Subtitles | حسناً ، جيد ، إذاً تعرف كيف من الصعب أن تؤذي أحداً هناك |
| Saygı duyduğun birini methetmek gerçekten çok zor çünkü Tom harika biriydi. | Open Subtitles | إنه من الصعب أن تمدح شخصاً تتطلع إليه لأن توم كان رائعاً |
| Bu iç çamaşırıyla kral gibi görünmem biraz zor, değil mi? | Open Subtitles | إنه من الصعب أن أبدو بشكل ملكي بملابسي الداخلية، أليس كذلك؟ |
| Ailemden uzakta olmak çok zor, özellikle de annem bu kadar hastayken. | Open Subtitles | من الصعب أن أكون بعيدة عن عائلتي خاصة حينما تكون أمي مريضة |
| Benim için taraf tutmanın zor olduğunu söylemek durumundayım. Nedenmiş o? | Open Subtitles | يتوجب علي أن أبقى متحيزاً من الصعب أن أقف بجانب أحد |
| Çok iyi arkadaştık. Ondan daha iyi bir dost bulmak zordur. | Open Subtitles | لقد كنا أصدقاء جيدين انه من الصعب أن تجد صديق جيد |
| Bir görüşmeye başınıza geçirilmiş çuvalla gittiğiniz zaman bulunduğunuz yeri belirlemek güç olabilir. | Open Subtitles | حين تُقاد إلي مقابلة معصوب العينين فيكون من الصعب أن تكتشف أين أنت |
| Sakin ol. Bu kalabalıkta dolandırıcı bir Scarback'i rahibi kaçırmak kolay değil. | Open Subtitles | اهدأ, من الصعب أن تميز أحد من أصحاب الندب بين هذا الجموع |
| Çin'de ailesiz genç bir kız olarak yaşamak çok zordu. | TED | في الصين، كان من الصعب أن أعيشكفتاة شابة دون عائلتي |
| Kişisel olarak onu öldürme zevkini kendime söz verdiğim için, onun yasanın kollarına... düşmesine izin vermem mümkün değil .... | Open Subtitles | من الصعب أن أسمح له أن يقع فى أيدى القانون قطعت على نفسى وعداً بأن أقتله بكل سرور |