Sanki oraya böcekleri hapsetmiş de, ...hepsi minik, ince bacaklarıyla kaçmaya çalışıyorlar gibi. | Open Subtitles | كما لو أن لديه حشرات عالقة هناك جميعها تحاول الهرب بأرجلها الصغيرة جداً |
Bu minik eller sizleri şaapmaya çalışacak, yavaş, yavaş. | Open Subtitles | تلك الأصابعِ الصغيرة جداً سَتُشغّلُك فوق، ببطئ، ببطئ، |
O minik boğazından daha kalın bir ses çıkartabilirsin. | Open Subtitles | تستطيعين أن تجعلي صوتك أعلى يخرج من حنجرتكِ تلك الصغيرة جداً. |
küçük ayarlamalar büyük değişikliklere yol açabilir. | TED | إن التعديلات الصغيرة جداً بإمكانها أن تقودكم إلى تغييرات عظيمة. |
Hayır, ciddiyim, ufacık tefecik kameralar var... | Open Subtitles | لا ، حقاً ، لديهم هذه الكاميرات الصغيرة جداً. |
Ve onun minicik hayatını gördükçe, bunun yaratabileceği korkuyu farketmeye başladım, ve merakımın yerini... şefkat aldı. | Open Subtitles | وعندما راقبتُ هذه الحياةِ الصغيرة جداً تَتجلّى بَدأتُ بتَخَيُّل الرعبِ منه وتبدل فضولي |
Yoğun maddeden oluşan, şu tam ortadaki minik nokta bir varolup bir kaybolan elektronların kabarık 'olasılık bulutu' ile çevrili. | Open Subtitles | "إنها تلك النقطة الصغيرة جداً و المتكثفة في المركز" "محاطة بنوع من سحابة زغبية من الالكترونات تظهر و تختفي كالفقاعات" |
Yumurtaları suyla buluşunca, içinden minik larvalar çıkar. | Open Subtitles | عندما البيضَ يضَربَ الماء، يُفقّسونَ إلى اليرقاتِ الصغيرة جداً |
Bir mikrobiyolog olarak en minik organizmaların bile yenilik için yol gösterebileceğini söyleyebilirim. | Open Subtitles | كعالمِمة أحياء دقيقة أستطيع أن أخبركم حتى الكائنات الحية الصغيرة جداً بإمكانها أن تنشق وتعطيك كائن آخر |
Gördüğün en sevimli minik nokta değil mi bu? | Open Subtitles | لَيسَ ذلك الأكثر محبوبيةً البقعة الصغيرة جداً التي أنت أَبَداً رَأيتَ؟ |
Şuradaki minik nokta bizim bebeğimiz. | Open Subtitles | تلك البقعةِ الصغيرة جداً هناك، ذلك طفلنا الرضيعُ. |
Yüzen minik bitki ve hayvanlar ve akıntının getirdiği taze planktonlarla beslenmek için bir araya gelirler. | Open Subtitles | يتجمّعون للتَغذي على النباتات والحيوانات العائمة الصغيرة جداً. عوالق منتشرة تثيرها التيارات |
- Senin o minik dediğin artık kocaman oldu. | Open Subtitles | دميتكَ الصَغيرة الصغيرة جداً كَبرتْ. |
minik, minicik bir üniversite. | Open Subtitles | الكليَّة الصغيرة جداً الصغيرة جداً. |
Bir sualtı bahçesi gibi görünse de resifler milyarlarca minik hayvandan meydana gelmişlerdir. | Open Subtitles | بالرغم من أنّهم يَبْدونَ مثل حدائقَ تحت الماءَ , الشعب المرجانية تَبْنى بالبلايينِ والبلايينِ مِنْ الحيواناتِ الصغيرة جداً. |
Efsanevi minik elleri her şeyi büyük gösteriyor zaten. | Open Subtitles | أيديها الصغيرة جداً تجعل كل شيء كبير |
minik çikolata için teşekkür ederim. | Open Subtitles | شكراً (انطونيو) على قطعة الشوكولاتة الصغيرة جداً |
Orta kısımda yer alan fizik çok çok küçük şeylerden çok çok büyük şeylere geniş bir aralığı içerir. | TED | الفيزياء التي في المنتصف تنطبق على مدى واسع، من الأشياء الصغيرة جداً جداً إلى الأشياء الكبيرة جداً جداً. |
Bu odacığın içinde daha küçük, aşırı soğuk bir bölüm vardır, buraya küçük lazer ışınları erişebilir. | TED | يوجد بداخل هذه الحجرة قسم أصغر، بارد جداً وتصله أشعة الليزر الصغيرة جداً. |
"Bunun" demeden önce ufacık bir duraklama mı yaşadın? | Open Subtitles | ألاحظت تلك الوقفة الصغيرة جداً هل أخذتها قبل أن تقول "ذلك"؟ |
küçük, ufacık bir kasaba... | Open Subtitles | هو قليلاً، القرية الصغيرة جداً... |
İyi. Bırak da o minicik dairede kalsınlar. | Open Subtitles | حسناً، دعيهما يبقيان في تلك الشقّة الصغيرة جداً. |