Açıkça belli ki aramızdaki bu mücadele Güç hakkındaki bilgimizle değil ışın kılıcı yeteneklerimizle sonuca bağlanacak. | Open Subtitles | يبدو أن مصير هذا التحدي لن يتقرر من خلال معرفتنا بالقوة بل من خلال براعتنا في استعمال السيف الضوئي |
Çünkü sen ışın kılıcınla düşünürken, ben gözlem yaparım. | Open Subtitles | لاني قمت ببعض الملاحظات بينما كنت تفكر في سيفك الضوئي |
Anahtarı açtığınızda ışık yanıyor. | TED | وعندما تضع المفتاح الضوئي في وضع التشغيل. |
fotosentez olayını modifiye ederek güneş ışığı kullanarak hidrojen üretmeye çalışıyoruz. | TED | نحن نحاول تعديل التركيب الضوئي لإنتاج الهيدروجين مباشرة من ضوء الشمس. |
Bu fotonlar daha sonra tarayıcı duvarlarındaki bir dizi eşleştirilmiş radyasyon dedektörünü etkiler. | TED | تؤثر هذه الفوتونات على مجموعة من الكاشفات المشعّة المقترنة في جدران الماسح الضوئي. |
Ve o gördüğün kutuda da floresan tarama spektrometresi denen bir makine varmış. | Open Subtitles | والصندوق الذي رأيتيه هو شيء يدعى ومضان المسح الضوئي جهاز قياس الطيف الداخلي |
Bir hırsız ışın kılıcımı çaldı, ve ona sadece birkez baktım. | Open Subtitles | لص قام بسرقة سيفي الضوئي وفقط لمحته بنظرة سريعة |
En azından ışın kılıcının yerini biliyorsun. | Open Subtitles | حسناً، على الأقل الآن تعرفي مكان سيفك الضوئي |
Birilerinin ışın kılıcının ellerinde ölmesinden ölümlerinden dolayı suçluluk duymaktan endişe ediyor, acele davranıyorsun. | Open Subtitles | أنت قلقة من أن يموت الناس على يد سيفك الضوئي وإنك ستكوني مسئولة عن موتهم وكأنك أنتِ من ستقومي بالضربات |
Bu ışın kılıcı eski cumhuriyetin çöküşü sırasında atalarım tarafından Jedi Tapınağınızdan çalınmıştı. | Open Subtitles | هذا السيف الضوئي قد تم سرقته من معبد الجيداي من قبل اسلافي خلال انهيار الجمهورية القديمة |
Retinamız çok küçük bir enerji aralığıyla, ışığa duyarlıdır ve o ışık aralığına, görünür ışık deriz. | TED | شبكية العين حساسة فقط للضوء ذي الطاقة المنخفضة لذلك فنحن نسمّي ذلك المجال الضوئي بالضوء المرئي. |
Bir gök bilimci olarak ışık kirliliğinin ne boyutta olduğunu gece gökyüzünde gördüğüm yıldızların parlaklıklarına bakarak söyleyebilirim. | TED | كعالمة فلك، أستطيع القول في الواقع كيف أن هذا التلوث الضوئي سيئ من خلال النجوم اللامعة التي أستطيع رؤيتها في السماء. |
Bu, ışık kirliliğinin bütün bir ekosistem üzerinde nasıl bir domino etkisi yaratabileceğinin küçük, basit bir örneği. | TED | هذا مجرد مثال واحد صغير وبسيط في، كيف يمكن للتلوث الضوئي إطلاق عنان التأثير المتواصل على النظام البيئي ككل. |
Yaklaşık bir milyar yıl önce, antik bitkiler fotosentez yeteneklerini hücrelerine minik planktonlar katarak elde ettiler. | TED | منذ مليار سنة، حصلت النباتات على قدرة التركيب الضوئي من خلال إدماج عوالق صغيرة في خلاياها. |
Oldukça sağlam küçük fotosentez makinesi gibiler. | TED | إنهم حقاً آلات التمثيل الضوئي الصغيرة الهزيلة. |
Ama bitkiler ve fotosentez olmasa hiç oksijen olmazdı, neredeyse hiç. | TED | ولكن دون نباتات وأحياء تقوم بالتركيب الضوئي لن يكون هناك أكسجين فعليا, لا أكسجين في الغلاف الجوي |
tarayıcı, iki ayna vasıtasıyla ışınların düşey ve yatay açılarını hesaplayıp kesin x, y ve z koordinatlarını belirler. | TED | يحسب الماسح الضوئي باستعمال مرآتين زوايا الشعاع الأفقية والعمودية، مقدّما احداثيات طول وعرض وارتفاع دقيقة. |
Bak. Bu devletin kullandığı biyometrik tarayıcı. | Open Subtitles | أنظر، أنه الماسح الضوئي لتحديد الهوية لدي الحكومة |
Günümüzde bir tarama 800 kitap ya da 20 gigabayt yer tutuyor. | TED | فالمسح الضوئي اليوم يمكن أن يعالج ما يعادل 800 كتاب ، أو 20 ميغابايت. |
Burada gördüğünüz gibi, Tarayıcıyı yakın mesafeye götürüp kullanmak için özel bir düzenek yapmamız gerekli oldu. | TED | وكما ترون هنا، كان يجب أن نطور رافعة خاصة لجعل الماسح الضوئي قريبا من الأشخاص. |
Arabanın yerini belirlemek için vinç konuna bir ısı tarayıcısı yerleştirdik. | Open Subtitles | نحن الثابتة الماسح الضوئي الحراري على ذراع رافعة لتحديد موقع السيارة. |
Bu fotosentezin, karbon-dioksiti şekere dönüştürdüğü asıl andır. | Open Subtitles | هذه هي اللحظة الفعلية الذي يحول فيها التمثيل الضوئي ثاني أكسيد الكربون إلى سكر. |
Hafıza kullanımının olduğu yerde terminal taraması yapılıyor. | Open Subtitles | الضوئي لمحطات حيث الذاكرة الاستخدام وفيروس حجم المباريات. |
Kaptan, fotik sonar deliğin kapandığını gösteriyor. | Open Subtitles | كابتن، قراءات السونار الضوئي تشير إلى أن الكوه تُغلق |
- Onu sabit tut ki taramayı yapayım. | Open Subtitles | أبقيه ثابتاً فقط حتى يُمكنني إجراء المسح الضوئي |
FTL'den çıktığımızı gördüm. Orada ilginç bir şey var mı? | Open Subtitles | أرى أننا خرجنا من المسار الضوئي هل من أمر مثير هناك؟ |
Yakınlaş ve benim için bir rahip tara. | Open Subtitles | أقترب أكثر وقم بعملية المسح الضوئي لي, وأخبرني أيهم ليس مثل الأخرين؟ |
Bunu ucurum boyunca savurur ve bir isik huzmesi yapardi, ve bu isik huzmesinin uzerinden hizlica kacardi. | TED | فيرمي بسيفه الضوئي عبر الهاوية، ليكون شريطا من الضوء، فيركض بعد ذالك إلى الضفة الأخرى فوق شريط الضوء. |