Kalbimdeki huzur ve dinginlik. senin yüreğine de dolsun. | Open Subtitles | لتأتى الى قلبك الراحة و الطمأنينة كاللذان فى صدرى |
Ama bütün hepsini görmek insana biraz huzur verir. | Open Subtitles | ولكن رؤية المسار كاملاً تمنحك بعض الطمأنينة. |
Bu huzur için teşekkürler. | Open Subtitles | شكراً على الطمأنينة والسلام الذي منحته لنا |
O küçük rahat yer ile ilgili güven veren birşey vardı. | Open Subtitles | كان يبعث علىّ الطمأنينة ذلك المكان الصغير المريح. |
İkinizi de huzura erdirmek için ne yapman gerektiğini biliyorsun. | Open Subtitles | أنت تعلم ما يجب عليك فعله لتحصلا أنتما الإثنان على بعض الطمأنينة |
Flamanlara, Nazi ideolojisinin empoze edilmeyeceği konusunda güvence vermeye çalıştı. | Open Subtitles | لقد حاول بث الطمأنينة فى نفوس الهولنديين بأعلانه بأن الأيدولوجية النازية لن يتم تطبيقها |
Sizleri bilmem ama... benim bir güvenceye ihtiyacım var. | Open Subtitles | لا أعلم عنكم ولكنني أحتاج إلى بعض الطمأنينة |
Küçük hassas Kepler için burada pek fazla rahatlık yoktu. | Open Subtitles | ضد حصون قلاع الكاثوليكية الرومانية كان فى ذلك المكان شئ يبعث على الطمأنينة والراحة لصبي مرهف الشعور مثل كبلر |
İslam'da bulduğun huzur yalan mıydı? | Open Subtitles | هل الطمأنينة التى وجدتها فى الإسلام شيء مزيف؟ |
Neden ben bana mutluluğu bulduğum ve huzur veren bir şey yapamıyorum? | Open Subtitles | فلماذا لا يمكنني أن أفعل شيئاً يجلبُ لي الطمأنينة و السعادة؟ |
- Buraya biraz olsun huzur bulmaya geldim katil arkadaşımızın birazcık aklı olup da son gemiyle buradan uzaklaşacağını umut ettim. | Open Subtitles | أتيت إلى هنا للحصول على بعض الطمأنينة لأرى إذا ما كان صديقنا القاتل ذكي بما فيه الكفاية للصعود على متن آخر سفينة |
Sonunda huzur bulduğuna sevindim. | Open Subtitles | أنا سعيدةٌ لأنّكَ وجدتَ أخيراً بعض الطمأنينة |
huzur dolu anlar yaşadım. | Open Subtitles | ولقد كانت لدي لحظات من الطمأنينة الحقيقية |
Bu manzarayı çizdim, güzel ve huzur dolu olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | رسمت هذه اللوحة وظننت أنها في غاية الطمأنينة والجمال |
Gündüz vakti de burayı huzur verici buluyor musun? | Open Subtitles | أترى المكان هنا يبث الطمأنينة بالنهار أيضًا؟ |
Oldukça güven vericiydi. Ben de tekrar anlattım. | Open Subtitles | رأيت فيه شخصاً يبعث على الطمأنينة لذا أخبرته بالقصة مرة أخرى |
Her gün söylediği şeylerden birisi de insanlara güven ve rahatlık veren şeyin "Bilmiyorum." demek olduğuydu. | TED | والشيء الوحيد الذي كان يردده كل يوم والذي كان يبدو أنه يمنح الناس الطمأنينة والثقة كان: "لا أعلم" |
Sonra ikiniz de huzura kavuşacaksınız. | Open Subtitles | ومن ثم ستحصلان على الطمأنينة أنتما الإثنان |
Çünkü o huzura yeniden kavuşmanın tek yolu bu. | Open Subtitles | لأنّها الوسيلة الوحيدة لأجد تلك الطمأنينة مجدّداً |
Buna bir çeşit güvence olarak bakıyorum. | Open Subtitles | هذا النوع من الطمأنينة التي كنت أبحث عنها |
Ve şu anda biraz güvenceye ihtiyacı var. | Open Subtitles | .والآن, يحتاجُ قليل من الطمأنينة |
O kadar uzun bir karanlıktan sonra güneşin getirdiği rahatlık onu karşılıyor. | Open Subtitles | لا بُد وأنّ الشمس تبعث الطمأنينة بعد المكوث طويلاً في الظلام |
Ama kocası hapse girerse birinin onu rahatlatması gerekecek. | Open Subtitles | ولكن إذا زجّ في السجن... ستكون بحاجة إلى الكثير من الطمأنينة |