Ama, kader Matilda'ya karşı nazik değildi. | Open Subtitles | و لكن القدر لم يكن بهذه الطيبه مع ماتيلدا. |
Sevgili nazik ve nurlu ruhlar, sizleri bu gece buraya gelip, düşünce ve dileklerinizi dilediğinizce ifade etmeye davet ediyoruz. | Open Subtitles | عزيزتى الارواح الطيبه و المضيئه تدعوك لمشاركتنا هنا الليله للتحدث بشأن أفكارك و اقترحاتك |
Bu bayan bizimle Bölge'ye gelmek isteyecek kadar nazik. | Open Subtitles | هذه السيده الطيبه وافقت أن تذهب معنا الى (المنطقة)ا |
"Mantık, bilgelik, hayırseverlik, Nezaket ve inanç, bunlar, yolculuğunzdaki tehlikelere karşı rehberiniz olsun." | Open Subtitles | , التعقل ، الحكمة، الصدقة " " الطيبه والإيمان " أترك هؤلاء يَكُونَوا دليلَكَ على هذا البحث الخطيرِ " |
Mantık, bilgelik, yardımseverlik, Nezaket ve inanç. | Open Subtitles | , التعقل ، الحكمة، الصدقة " " الطيبه والإيمان |
Mantık, Nezaket, yardımseverlik, bilgelik ve inanç. | Open Subtitles | , التعقل ، الحكمة، الصدقة " " الطيبه والإيمان |
Hatta zavallı Mary'yi kandırarak, her şeyini Yeni Zelanda'daki nazik teyzesine bırakan bir vasiyetname hazırlamasını sağladınız. | Open Subtitles | وخدعت (مارى) المسكينه لتكتب وصيه لصالح خالتها الطيبه فى نيوزيلاندا |
İyilik onun armasıydı, ...Nezaket onun sancağı. | Open Subtitles | الطيبه كانت شعاره |
Ve... - Nezaket. | Open Subtitles | البهجه و الطيبه |
- Nezaket dedin zaten. | Open Subtitles | لقد قلتى الطيبه بالفعل |
- Nezaket. | Open Subtitles | الطيبه |
- Nezaket. | Open Subtitles | الطيبه |