Bu uzun ekipmanlarla ve merkez hattınızın dışında çalışıyorsunuz | TED | تحمل هذه الأداة الطّويلة, وتعمل خارج نطاقك. |
Yüksek veya dahi seviyesinde zekaya sahip bekar, uzun veya ciddi bir ilişki kaydı bulunmayan kişilersiniz. | Open Subtitles | أنت عالي أو الذّكاء على مستوى العبقريّ أعزب, بلا سجلّ للعلاقات الطّويلة أو الخطيرة |
Burdaki çok garip uzun şekilleri görüyorsunuz | Open Subtitles | ترى هؤلاء غريبون فعلاً الأشكال الطّويلة هنا. |
küçük canlıları, zooplanktonları uzun dokunaçlarıyla yakalarlardı. | Open Subtitles | يجوبون المحيطات المفتوحة ، ويصطادون المخلوقات الصغيرة ، العوالق الحيوانية، في مجساتهم الطّويلة. |
Sık ormanlar ve uzun dağlar karadan seyahat etmeyi zorlaştırdı, ancak uzun sahil şeritleri ile çok sayıda nehirler, göller ve fiyordlar uygun bir alternatif sağladı. | TED | الغابات الكثيفة والجبال الشَّامخة جعلت من التنقل براً أمرا صعباً، لكن الأشرطة السَاحلية الطّويلة وتعدد الأنهار والبحيرات والمضائق البحرية وفَّرت بديلاً عملياً. |
- Kampüste şampanya, çilek reçeli ve Brioche eşliğinde Schopenhauer okuyup tartıştığımız o uzun öğleden sonralarını asla unutamam. | Open Subtitles | لقد إشتقت إليك لن أنسى أبداً تلك الأمسيات الطّويلة بساحة الجامعة الّتي قضيناها ونحن نشرب الشّمبانيا نأكل الخبز المُحلّى مع معلّبات الفراولة |
Fazla uzun kalmayacaktım. | Open Subtitles | لم أكن سأبقى لهذه المدّة الطّويلة. |
Şu uzun, ince yaraları görüyor musun? | Open Subtitles | أترى تلك الكدمات الطّويلة الرّفيعة؟ |
Tamam, uzun boylu benimdir o zaman. | Open Subtitles | حسناً، سآخذ الطّويلة. |
- Riley'in delice uzun kirpikleri vardı. | Open Subtitles | لعلمك، كانت (رايلي) تتحلّى بتلك الرّموش الطّويلة للغاية. |