"العائمة" - Translation from Arabic to Turkish

    • yüzen
        
    • Uçan
        
    Japonlar yüzen adalar inşa etmeye ilgi gösteriyor. TED اليابانيون مهتمون بإنشاء الجزر العائمة.
    yüzen bir mayını yutan şanssız bir hayvan. Open Subtitles لا شك في الحيوان المؤسف الذي صادف لابتلاع الألغام العائمة.
    Sadece yüzen şehir Laputa'da yaşayan insanlar bu kristali yapabiliyorlar. Open Subtitles تقول الأسطورة أن قوم المدينة العائمة لابيوتا عرفوا كيفية صنع مثل هذه البلورات
    Güneş ışınları güçlenip suyun içinde daha derine işleyince, yüzen algler gelişmeye başlar ve karidesler küçülen buzu terk edip bu yeni ekinleri biçerken sürü halinde toplanırlar. Open Subtitles مع ازدياد أشعة الشمس قوة ووصولها لعمق اكبر من المياه تبدأ الطحالب العائمة في الازدهار
    O bulutun arkasında dünyada kimsenin varlığına inanmadığı Uçan bir şehir var. Open Subtitles خلف تلك الغيمة توجد المدينة العائمة التي لم يصدّق بوجودها أحد
    Kahramanlarınız perişan oldular, Uçan kaleniz yere çakılıyor. Open Subtitles أبطالك متفرقون، قلعتك العائمة تسقط من السماء.
    İtalyan transatlantiklerinin hızı yüksek değildi. Ama yüzen sanat sarayları gibiydiler. Open Subtitles بواخر الركّاب الإيطالية لا تستطيع أن تتنافس للسرعة , لذا بنوا قصور الفنّ العائمة بدلا من ذلك.
    Bu yüzen bir mezar gibi. Denize itme beni! Open Subtitles انها مثل المقبرة العائمة, لاتدفعينى الى البحر
    Martılar ötüyordu, denizde yüzen binlerce cesedin kendilerine sunduğu ziyafete inat, şikayet edercesine. Open Subtitles طيور النورس تنعق تشتكى بالرغم من الاف الجثث العائمة
    Sivil savaş, soykırım, suda yüzen binlerce ceset. Open Subtitles الحرب الأهلية ، الإبادة الجماعية كل هذه الجثث العائمة على المياة
    Daha çok, engin ve karanlık bir okyanusta yüzen ilkel planktonlara benziyorlar. Open Subtitles تبدو كمجموعة من العوالق البحرية العائمة في قلب محيط داكن وشاسع
    Onu yüzen eğlence kalem olarak görüyorum. Open Subtitles أودّ أن أفكّر بأنّها قاعتي العائمة من المرح
    Ekip, lemurun yüzen sazlıklar arasında geçiş yöntemini kaydetmek istiyordu. Open Subtitles يود الفريق تصوير طريقتهم المتخصصة في التنقل عبر أغوار القصب العائمة هذه
    Olay yerinde, Olay Yeri İnceleme Birimi sudan cesedin civarında suda yüzen sadece bir kaç eşyayı çıkarabilmeyi başardı. Open Subtitles الآن، في مكان الحادث قرب محيط الجثة العائمة خبراء التحقيق استطاعوا سحب بعض الأغراض
    yüzen adayı o zamandan beri gören olmadı. Open Subtitles و لم ير أحد تلك الجزيرة العائمة من وقتها
    Fırtınadan sonra, yüzen odun aramaya gittim. Open Subtitles بعد انحسار العاصفة ذهبتُ لأجمع الأخشاب العائمة
    yüzen minik bitki ve hayvanlar ve akıntının getirdiği taze planktonlarla beslenmek için bir araya gelirler. Open Subtitles يتجمّعون للتَغذي على النباتات والحيوانات العائمة الصغيرة جداً. عوالق منتشرة تثيرها التيارات
    Suyun altındayım, yüzen kalemler var ve nefes alamıyorum. Open Subtitles كنت تحت الماء ورأيت أقلام التلوين العائمة ولم أستطع التنفس.
    Pandora'nın efsanevi Uçan dağları. Duymuş muydun? Open Subtitles جبال "باندورا" العائمة الأسطورية ألم تسمع عنها؟
    Arkansas'ın Uçan Bakiresiyle ilgili bir şey... Open Subtitles الأمر بخصوص خدعة "عذراء أركنساس العائمة"

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more