yalnızlık kendinizi bulacağınız yerdir, böylece diğer insanlara ulaşabilir ve gerçek bağlantılar kurarsınız. | TED | العزلة هي حيث تجد نفسك بحيث تتمكن من الوصول للآخرين وتكوين ارتباطات حقيقية. |
Sade bir yer ama tam da yalnızlık arayanlara göre. | Open Subtitles | بالطبع لها شعور ريفي, لكنها ممتازة لمن يبحث عن العزلة. |
Uzun zamandır yalnız bir adam için bir öpücük çok mu fazla? | Open Subtitles | هل قبلة واحدة مطلب كبير على رجل بقي في العزلة طويلاً ؟ |
Bu beni daha çok yalnız ve aciz hissettirdi. | TED | الشيء الذي أشعرني بمزيد من العزلة وعدم القدرة. |
Ama tüm bu olay halk arasında bu göçmen işçilerin fiziksel ve ruhsal yalnızlığı hakkında çok büyük bir kargaşa yarattı. | TED | ولكن هذه الحادثة برمتها أثارت ضجة كبيرة من المجتمع حول العزلة ، الجسدية والعقلية على حد سواء، لهؤلاء العمال المهاجرين. |
Çaresi olmayan müthiş bir saldırganlık duygusu. tecrit hapsinin en feci yanı bu. | Open Subtitles | ليس هناك مفر من الضغط، هذا هو أسوأ شيء حول العزلة |
Her ne kadar çevresinden izole olsa da, her karşı çıkıldığında, daha fazla mücadele ediyordu. | Open Subtitles | بغض النظر عن مدى العزلة التي بلغها، كلما زادت معاداته، صار جلده أكثر. |
Şimdi ise sosyal izolasyon günümüzün kamu sağlığı riski. | TED | الآن ، العزلة الإجتماعية هي أكبر خطرعلى الصحة العامة في عصرنا. |
Bu yalnızlık hissine yol açan etkenlerden birinin içinde yaşadığımız modern dünya olduğunu düşünmemek mümkün değil. | TED | ومن الصعب ان لا نجزم ان من مسببات الشعور بتلك العزلة هو عالمنا الحديث |
Bunun nedeni yaratıcılığın önemli bir bileşeninin yalnızlık olması. | TED | وهذا لأن العزلة عنصر حاسم في كثير من الأحيان للإبداع. |
yüzyıllık yalnızlık'ı bu kadar dikkat çekici kılan nedir? | TED | ما الذي يجعل مئة عام من العزلة استثنائية جدًا؟ |
Beni destekleyen aile ve arkadaşlara sahip, şanslı biri olmama rağmen, yalnızlık hüküm sürmüştü. | TED | بغض النظر عن كوني محظوظةً بما يكفي لامتلاكي عائلةً وأصدقاء يدعمونني، كانت فترةً من العزلة. |
O zaman onu adlandıramasam da eşcinsel bir çocuk olarak büyümek yalnızlık ve güvensizlik sorunlarımı yoğunlaştırdı. | TED | وبالرغم من أنني لم أكن أستطيع تحديدها حينها، كان الترعرع كطفل مثلي جنسياً سبباً في تفاقم مشاكلي مع العزلة وعدم الأمان. |
Fakat alzheimer ve bunama rahatsızlığı olan milyonlarca insan için güçlendirilmiş hafızanın farkı, yalnız bir yaşam ile saygın ve ilişki kuran bir yaşam arasındaki farktır. | TED | ولكن بالنسبة إلى الملايين الذين يعانون من مرض الزهايمر والخرف، الفارق الذي تستطيع الذاكرة المطورة أن تحدثه هو فارق ما بين حياة العزلة وحياة الكرامة والاتصال. |
Ve bu küçük, yalnız yerde bile, azıcık şefkat büyümek zorundadır. | Open Subtitles | و على الرغم من العزلة الصغيرة كان يجب على المحبة أن تنمو |
Bence dilsizliğinin tek nedeni, yaşadığı yerdeki yalnızlığı. | Open Subtitles | أظن أن السبب الوحيد لبكمه هي العزلة التي عاش فيها |
İlham aradığınız için yalnızlığı tercih edeceğinizi düşündüm. | Open Subtitles | ظننت أنكي ستقدرين العزلة فأنتي تسعين للإلهام |
Eğer immün sistemi düzelmezse hayatı boyunca tecrit altında yaşamak zorunda kalabilir. | Open Subtitles | لو لم يعد جهازه المناعي، من المحتمل جدا أن يحتاج نوعا ما من العزلة لما تبقى من حياته. |
Fiziksel izole edilmiş gemi giriş cihazları. | Open Subtitles | على متن السفن العزلة جسديا أجهزة الإدخال. |
Seninle konuşmam izolasyon kurallarına aykırı. | Open Subtitles | ليس مسموح أن أتحدث معك الآن لا يمكنني خرق قواعد العزلة |
- Biraz daha... zamana ve yalnızlığa ihtiyacım var. | Open Subtitles | سأطلب فترة أطول قليلاً من ذلك وبعض العزلة |
Yalnızlığın iyi birşey olduğunu görmeye başlayın. | TED | ابدأوا بالتفكير في العزلة باعتبارها شيئا جيدا. |
Olaysız bir münzevi hayatı. | Open Subtitles | قليلاً ، نوعاً من العزلة والهدوء |
Burada bu ıssızlık kalesinde birlikte cevapları bulmaya çalışacağız. | Open Subtitles | هنا في قلعة العزلة هذه سنحاول إيجاد الإجابات معاً |
soyutlanma ve ayrışmanın yerine, bize topluluk ve bağlantı getiren paylaşımlı şehirlerin geleceğini görüyorum. | TED | أنا أرى مستقبل المدن المتشاركة التي تجلب لنا الاجتماع والتواصل بدلاً من العزلة والانفصال. |
Tecridi daha katlanabilir kılması için. | Open Subtitles | من المفترض أن يهون هذا قليلاً من وطأ العزلة |
Yalnızlıktan kurtulma üzerine küçük bir öğüt. | Open Subtitles | إنه موعظ بعض الشيء يتحدث عن إنهاء العزلة |
Çocukluğunda yaşadığı soyutlanmayı tekrar etmek için denizi seçmiş olabilir. | Open Subtitles | أتعرف، من المحتمل أن أنجذابه إلى البحر لأن العزلة تقلّد بيئة طفولته |