Unutuyorsun, sizin yarattığınız dünyayı gördüm, ve okyanuslar kemik çölüydü, ufuk alevlerle kaplıydı, ve gittiğim her yerde çığlıklar vardı. | Open Subtitles | أنت تنسى لقد رأيت العالم الذى صنعتوه والمحيطات كَانتْ صحاري من العظمِ |
kemik parçasına benziyor, sanırım kafatası parçası. | Open Subtitles | يُشاهدُ مثل a قطعة العظمِ - أعتقد هو جزءُ جمجمةِ. |
Brett, tam anlamak için kemik içi matkabını kullan. | Open Subtitles | "ولتستعملي مثقابَ العظمِ لإدخالِ أنبوبٍ يا "بريت |
Parmak uçları kemiğe kadar sıyrılmış gibi. | Open Subtitles | نصائح الأصابعِ تَبْدو مثل هم يَلْبسونَ إلى العظمِ. |
Elbette. "Hayatın en tatlı olduğu an, kemiğe işlediği andır". | Open Subtitles | "هو حياةُ قُرْب العظمِ حيث أنَّ ه أحلى." |
Bacaklarımdaki bir kemiği kemirdiler. | Open Subtitles | مَضغوا جزءً من العظمِ في سيقانِي |
kemiği peçetenin altına saklamak yok. | Open Subtitles | لا تخفى العظمِ وراء منديل. |
Pekâla, elimizde kemik parçaları var. | Open Subtitles | لذا، أصبحنَا قِطَع العظمِ. |
Hyde, tam kemiğe geldi. | Open Subtitles | الرجل، Hyde، ذلك كَانَ صحيحَ على العظمِ. |
Kurşun kemiği sıyırmış. | Open Subtitles | الرصاصه بعيده عن العظمِ. |