Mutfağımda çalışan tek alet konserve açacağıydı, çünkü eğer yiyecek konservede gelmezse, donmuş olarak bir kutuda gelirdi. | TED | الأداة الوحيدة التي تعمل في مطبخي كانت محطمة العلب , لأنه ان لم يأتي معلباً أتى مثلجاً في صندوق |
konserve çuvalını veya diğer konserve çuvalı gibi. | Open Subtitles | مثلاً كيس العلب الفارغة خاصته أو كيس العلب الفارغة الآخر. |
Bugüne kadar kutu ve bira şişesi haricinde bir şeye ateş ettin mi? | Open Subtitles | ما الذي اطلقت النار عليه في السابق باستثناء العلب الفارغة وقناني البيرة ؟ |
teneke kutulara tas atmaktan başka. kutuları da kendimiz getiriyoruz. | Open Subtitles | لا شيئ نفعله سوى رمي العلب المعدنية بالحصى،وعلينا إحضار علبنا معنا |
Bir şey yok. Yalnızca konserve açacağı yüzünden delirdi. | Open Subtitles | لا شيء إنها فقط لقد جنت بسبب فتاحة العلب |
Anlamıyorum. konserve açacağı için ufak bir yorum yüzünden kapris yaptı. | Open Subtitles | لا أدري ملاحظة صغيرة عن مفتاح العلب وتفقد عقلها |
konserve açacağı karşısındaki tepkin bize biraz dramatik geldi. | Open Subtitles | تبدو ردة فعلك من مفتاح العلب درامية بعض الشيء |
Çünkü aile içi tartışmalarla ilgili bunca yıllık deneyimim bana öğretti ki sorun asla sadece konserve açacağı değildir. | Open Subtitles | لأنني تعلمت شيئا من خلال السنوات الكثيرة للخلافات المنزلية الأمر لا يتعلق بمفتاح العلب فقط |
Aşağıda bu gri kutu, ve onun üzerinde santrifüjler var. | TED | في الاسفل ترون العلب الرمادية وهناك في الاعلى ترون اجهزة الطرد المركزي |
kutu başına 50 cent ödemeye ve ceza gerektiren zararlar ve zihinsel ızdıraplar için 2000 dolar ceza aldı. | Open Subtitles | أمروها بدفع 50 فلس لتبديل العلب و ألفان دولار عقاباً لتدمير العلب والتسبب بجرح المشاعر |
Ne çilek bir kutu eklerseniz... | Open Subtitles | ماذا لو أدخلتُ في أحدى تلك العلب الصغيرةالرائعةالممتلئةبمربىالفراولة.. |
Buraya gelen kutuları açıp raflara dizeceksin. | Open Subtitles | ومن ثم تقوم بوضع هذه العلب فى صناديق وتشحنها وسيأتى المزيد منها بعد ذلك |
Bütün eski kutuları saklamış ve karışmasın diye sürekli günlük dozları not etmiş. | Open Subtitles | يحتفظ بجميع العلب الفارغة ويستعمل فواصل الحبوب اليوميّة كي لا يخلط بينها |
Sanki onu koparmış, kesmiş elleriyle parçalara ayırmışlar bıçaklarıyla ya da müzik çaldıkları çentikli teneke kutularıyla sanki onu parçalara ayırmış ve o parçaları gürültücü ağızlarına doldurmuşlardı! | Open Subtitles | كما لو كانوا قد قاموا بتمزيق أجزاء منه بأيديهم أو بسكاكين أو بأجزاء من هذه العلب التى كانوا يعزفون عليها |
Bazen geldiğimde biraları küçük, teneke askerler gibi masanın üzerinde sıralanmış buluyorum. | Open Subtitles | في الغالب، أرجع للبيت ..وأرى العلب قد صفت واحدة تلو الأخرى وكأنهم ..جنود صفيح صغار |
ve beraberinde, bıçak parmak, kaşık parmak ve de çatal parmak, ve diş fırçası parmak, ve tarak parmak, ve şişe açacağı parmak, ve el feneri parmak, ve tornavida parmak . | Open Subtitles | وإصبع فرشاة أسنان وإصبع مشط للشعر وإصبع لفتاحات العلب والقنانين وإصبع مصباح كاشف وإصبع مفتاح مفك |
Şimdi muhtemelen bana gönderdikleri beş kutuyu da ödemek zorunda kalacağım. | Open Subtitles | الآن أنا سأضطر أن أدفع ثمن العلب الخمسة التي أرسلوها |
Sizin organizasyonunuz, Bay Midnight, Kanada sınırından bu kutulardan bir grup getirdi. | Open Subtitles | منظمتك يا سيد ميدنيت أحضرت بضاعة من هذه العلب عبر الحدود الكندية |
- Saat 10:00'dan önce tenekeleri vermiyoruz. - Bunlar teneke değil. | Open Subtitles | لا نبدل العلب حتى الساعة العاشرة - هذه ليست علب - |
Hepsi yiyeceklerden zehirlenmiş olabilir mi bu konservelerin hala iyi olduğuna inanıyor musun? | Open Subtitles | حسناّ ، شيرلوك، إذا هم سمّموا لماذا هذه العلب سليمة ؟ |
Bu kutularda sedece soda olduğunu söyle bana. | Open Subtitles | فليخبرني احد ان تلك العلب ليست سوى مياه غازية |
Bu gördüğünüz gri Kutular, gerçek zamanlı kontrol sistemleri. | TED | ان العلب الرمادية التي ترونها هنا انها عبارة عن انظمة تحكم |
Buradaki teneke ve şişeler 20 dolar değerinde. | Open Subtitles | يوجد ما يساوي قيمة 20 دولارات من العلب و الزجاجات هناك |
Makineler Şişeleri kabarcıklı sıvı ile doldurdu ve devamında paketlendi,sevk edildi, satın alındı,açıldı,tüketildi ve kabaca atıldı. | TED | تعبّي المكائن العلب بسائل حلو فقاعي ثم تُغلف فتُشحن فتُباع فتُفتح فتُستهلك ويُتخلص منها بلا تكلَف |
Birinin plastik bir şişeden bir şey içtiği her an bir başka insanın öldüğünü söylemiştin. | Open Subtitles | انت تقولين ذالك دائماً أن كل من يشرب من العلب البلاستيكية يسبب الموت لشخصاً اخر |
Tek yapmanız gereken küçük kutuların etiketlerini okumak. | Open Subtitles | كلّ ماعليك فعله هو أن تنظر إلى رقعة العلب الصغيرة .. |