Aramızda onca öfke varken, hastane odasında aramızı düzeltemeyeceğimizi ilişkimizin hiç bir zaman benim istediğim gibi olamayacağını bilirken senin ölümünü izleyemezdim. | Open Subtitles | لقد كانت الفكرة في حول ذهابي إلى المستشفى وأراك تموت بكل ذلك الغضب الذي كان مايزال بيننا ومعرفة اننا لن نحله أبداً |
Onda öfke var, hani şu... sende mücadele isteği uyandıran öfke.. | Open Subtitles | واموت لديها غضب , ذلك الغضب الذي يجعلك تريد ان تقاتل |
Tahrir Meydanı'ndaki bir diktatörü deviren ortak öfkeyi. | TED | فكّروا في الغضب الذي طغى في ميدان التحرير ، والذي أطاح بالدكتاتور. |
Bunu yapamazsan, korkarım o kızgınlık oradan hiç ayrılmayacak. | Open Subtitles | إذا كنت لا تستطيع، أخشى أن الغضب الذي تشعر به سيكون موجود دائماً |
Kızgınlığımı dindirsemde, sebep olduğun acılar... | Open Subtitles | ، حتى لو عالجت أمر الغضب الذي أكنه لكِ الألم الذي تسببتِ فيه لي |
Altında ezildiğin tüm o öfkeden kurtulabilirsin. | Open Subtitles | تستطيعين نسيان كلّ الغضب الذي يثقل كاهلك |
İçimdeki intikam ateşinin, öç alma duygusunun Jackson'ı korkuttuğunu anladım. | Open Subtitles | كل هذا الغضب الذي في داخلي ...كلّ تلكَ الشهوة للإنتقام |
Sonra nasıl bir öfke içindeysen öfkeni benim üzerime kusabilirsin. | Open Subtitles | ثم أيًّا يكُن الغضب الذي تكابده، صبّ جامه عليّ فحسب. |
Bana bu şekilde bakma, öfke duyduğun kişi kocan. | Open Subtitles | بكل الغضب الذي تشعرين به نحو زوجك يجب أن تتركين هذه المدينة |
Suçlama sahnesinde istediğim öfke tam da bu. | Open Subtitles | هذا هو الغضب الذي أريد إظهاره في مشهد الاتهام |
O inanılmaz öfke, acını öyle bir boğar ki sonunda sevdiklerinin anısı damarlarında zehre dönüşür. | Open Subtitles | أنت أقوى من أباك أنت لا تعرف أبي لكني أعرف الغضب الذي يقودك |
Babana nasıl bir öfke duyduğumu elbette anlayabilirsin. | Open Subtitles | بالتأكيد يمكنك أن تفهم طبيعة الغضب الذي أكنه تجاه والدك |
İki yaya çarpışınca, iki sürücü arasında gördüğümüz öfkeyi görmeyiz. | Open Subtitles | عندما يصطدم اثنان من المشاة ببعضهما لا يوجد ذلك الغضب الذي يحدث عندما يقطع أحد راكبي السيارات الطريق على الآخر |
Bu enerjimizi ve sahip olduğumuz bu öfkeyi alıp sahada onların canına okumak için kullanacağız. | Open Subtitles | سنأخذ هذه الطاقة التي لدينا و سنأخذ هذا الغضب الذي لدينا و سنضرب مؤخراتهم عندما يحتسب ذلك، بالملعب |
Hiç onunla yüzleşip, hissettiğiniz öfkeyi ona açıklamayı düşündünüz mü? | Open Subtitles | هل فكرتَ بمواجهتها معبراً عن الغضب الذي تشعر بهِ؟ |
Ama bu hissettiğin kızgınlık Kendine karşı mı? | Open Subtitles | ولكن الغضب الذي تشعرين به، هل هو اتجاه نفسكِ؟ |
Hareketlerinde biraz kızgınlık sezdim de. | Open Subtitles | حركاتك، تكشف غن الغضب الذي في داخلك |
Bana beslediğini bildiğim kızgınlık bu. | Open Subtitles | الغضب الذي تشعرين به إتجاهي |
Kızgınlığımı dindirsemde, sebep olduğun acılar... | Open Subtitles | ، حتى لو عالجت أمر الغضب الذي أكنه لكِ الألم الذي تسببتِ فيه لي |
Altında ezildiğim tüm o öfkeden kurtulabileceğimi söylemiştin. | Open Subtitles | قلتِ بإمكاني نسيان الغضب الذي يثقل كاهلي |
İçimdeki intikam ateşinin, öç alma duygusunun Jackson'ı korkuttuğunu anladım. | Open Subtitles | كل هذا الغضب الذي في داخلي ...كلّ تلكَ الشهوة للإنتقام |