Onları görünce bir neşe ve macera duygusu kapladı. | TED | شاهدتهم وأحسست بإحساس الفرحة والمغامرة. |
Sevgili Jesus ve Mariana, annelerinize çok büyük neşe ve sevgi getirdiniz ve tabii abiniz Brandon'ın hayatına da. | Open Subtitles | لحبيبانا هيسس وماريانا يجب أن تكنّا الفرحة والحب لأمّيكما ولحياة أخيكما براندون أيضا |
Aksine, bir keresinde mükemmel bir işte tökezledim ve gerçek sevincin yolunda durabilen mutluluk görünümünün sefaletin yaptığından çok daha fazlasını yapabildiğini anladım. | TED | وفي المقابل، وجدت الوظيفة المثالية، وعرفت أن ما قد يبدو مصدرًا للسعادة قد يقف في طريق الفرحة الحقيقة أكثر من الشقاء. |
mutluluk için bile aksa gözyaşlarının lambayı ıslatmasına izin verme. | Open Subtitles | لا تدعِ دموع الفرحة تطفئ المصباح قبل قدومه |
2 satırda umutsuzluktan neşeli ruh haline büründü. | Open Subtitles | في سطرين, انتقلت من حالة اليأس التامة إلي الفرحة التامة. |
Davud'un evine getirildiğim zaman, halkım mutluluk şarkıları söylüyordu, ...ve kalbimde Sevinç vardı. | Open Subtitles | حين جلبت إلى بيت " داود" غنى أهلى أغانى الفرحة و جئت بفرح فى قلبى |
Ona vereceğim haber onu mutluluktan deli divane edecek. | Open Subtitles | الاخبار التي احملها معي ستطيرها من الفرحة |
Papa'nın bu mutluluğunu pek paylaşıyor gibi görünmüyorsunuz. | Open Subtitles | لا يبدو أنك تشارك البابا الفرحة بعيد ميلاده |
Bu durum seni sevindiriyormuş gibi yapmayı kes Dr. Sabian. Beni uyuz ediyor. | Open Subtitles | فهلا توقفتى عن إظهار هذه الفرحة أيتها الطبيبة فهى تضايقنى |
Normal insanlar için "Dünyaya neşe saçın" hipsterlar için de "dünyaya sıçın" yazılı cupcakeler. | Open Subtitles | ومن تمة,تنتشر الفرحة فى العالم للبشر العاديين امثالى. ومن اجل المرضى الجنسين انضموا الى باقية العالم. |
Benim benim değerli eşyam ve bu dünyada sahip olduğum son neşe kaynağım. | Open Subtitles | إنها إنها أثمن ممتلكاتي وآخر مصدر متبقي لي من الفرحة والبهجة |
Diğer insanları kontrol etmeyi ve hayatlarından neşe çalmayı seven birine ne dersin peki? | Open Subtitles | ماذا إن كان هناك شخص يحب التحكم بالآخرين وسرقة الفرحة من حياتهم؟ |
Hayatınızın neşe ve mutlulukla dolmasını dileriz. | Open Subtitles | لتمتلئ حياتكم بالسعادة و الفرحة |
mutluluk ve huzurun mevsiminde, bağlılığımızda huzuru bulabileceğimize inanıyorum. | Open Subtitles | في موسم الفرحة والسلام هذا، أعتقد أن بامكاننا أن نجد العزاء في التزاماتنا. |
Gelinliğim kabartılmalıydı ve mendillerle mutluluk gözyaşlarımı silmeliydiniz. | Open Subtitles | يفترض أن أُحمل ويتم إلباسي والاهتمام بي وأُعطى المناديل ويُطلب مني أن لا أبكي من الفرحة. |
Cıvıltı, neşeli koyunlar ve bitmeyen sorunlarıyla dolu daha basit bir çağa dönmeye hazırlanın. | Open Subtitles | استعدوا للرجوع الى عالم البساطة المليء بزقزقة العجول والخرفان الفرحة والازعاج الابدي |
- Alex ve senin bıraktığınız gürültülü ve neşeli mesajınızı aldım. | Open Subtitles | - حصلت على الرسالة الفرحة بأنّك وأليكس غادرتما. |
Her yeni oyuncağın içinde bir kahkaha, bir Sevinç gizlidir. | Open Subtitles | الفرحة والبهجة تجدونها في كل لعبة جديدة |
Sevinç ve endişenin güçlü bir karışımı. | Open Subtitles | ياله من شعور ممزوج بالقلق و الفرحة. |
Benim çıkarabildiğim kadarıyla bir hikâye oluşturmuyorlar ama mutluluktan bahsediyorlar gibi görünüyor. Öfkeden. Acıdan. | Open Subtitles | لكن يبدو أنهم يتحدثون عن الفرحة والغضب والحزن |
Minik bacaklarına dokunmuş ve mutluluktan ağlamıştım. | Open Subtitles | كنت ألاطف قدمكِ الصغيرة وأبكي من الفرحة |
Aslında, kendimi sitenizin mutluluğunu ulaşabildiğim herkese yaymaya adadım. | Open Subtitles | فى الحقيقة لقد قررت اننى سأساعدك بنشر الفرحة على موقعك بأكثر عدد ممكن من الناس |
Bu durum seni sevindiriyormuş gibi yapmayı kes Dr. Sabian. Beni uyuz ediyor. | Open Subtitles | فهلا توقفتى عن إظهار هذه الفرحة أيتها الطبيبة فهى تضايقنى |