Çeşitli kaynakları dinlemek ve farklılıkları anlamak resmin tamamını görebilmeniz için parçaları birleştirmenizi sağlar. | TED | التنقل بين مصادر مختلفة وملاحظة الفروقات يتيح لك الفرصة حتى تجمع الأجزاء سوية لتكتمل لديك الصورة. |
Doğruları dikte etmeden bu farklılıkları anlamaya çalışan dil bilimsel yaklaşım betimleyicilik olarak biliniyor. | TED | فرع اللغة الذي يحاول فهم وتخطيط هذه الفروقات بدون تملية الصحيح منها يُعرف بالوصفي |
Gelişen ülkelerdeki eğitimsel farklılıklar üzerine bir konferans için gitmiştik. | Open Subtitles | لحظور مؤتمر حوا الفروقات التربوية في البلدان المتطورة |
Peki ya yatırımcılar ve girişimciler arasındaki ilişkilerde sonuçları etkileyebilecek haberdar olmadığımız farklılıklar, doğrudan duyamadığımız veya göremediğimiz farklılıklar varsa? | TED | لكن ماذا لو كان هناك فروق طفيفة في التفاعلات بين المستثمرين وأصحاب الأعمال التي يمكن أن تؤثر على نتاجهما الفروقات التي نحن غير مدركين لها، التي لا يمكننا أن نراها أو نسمعها مباشرةً؟ |
Aynı zamanda bu büyük resmi göz önüne alınca farkı anladığım ilk zamandı. | TED | وفهمت أيضًا لأول مرة الفروقات التي تصنعها عندما نضع بعين الاعتبار الصورة الأكبر. |
Bu yüzden dünyayı dolaşıyorum, Amerika'da açlığın nasıl olduğu hakkında konuşuyorum ve yiyeceğe erişmek ile öğüne erişmek arasındaki farkı açıklıyorum. | TED | لهذا السبب، أسافر حول العالم وأتحدث عن الجوع وكيف يبدو في أمريكا وأشرح الفروقات بين إتاحة الطعام وإتاحة الوجبات للناس. |
Kadınlarla erkekler arasındaki en büyük farklardan biri şudur. | Open Subtitles | أحد أكبر الفروقات بينهما |
Tüm istediğim kafandaki gereksiz ayrıntılardan kurtulman ve bunu senden direkt olarak duymak. | Open Subtitles | أردت فقط أن أستوضح تلك الفروقات الدقيقة منك وأن أكون على علم منك |
Bu süre zarfında, körlüklerinin arka planındaki genetik mimariyi oluşturan bu küçük farklılıkları geliştirmişler. | TED | وطوّروا عندئذٍ هذه الفروقات الطفيفة في الهندسة الجينية الوراثية وراء العمى الذي أصابهم. |
Yaşamın tarihçesini biçimlendiriyor, ve sonundaki "Bolide" çarpışmasından hemen önce dinozorlar arasında gördüğümüz büyük farklılıkları ortaya koyuyor. | TED | انها تنحت تاريخ الحياة، وتعطينا الفروقات التي نراها في عالم الديناصورات نحو النهاية، قبل اصطدام النيزك بقليل. |
Geometrik farklılıkları ayırt edebilmeniz gerekir... Terse sıçramaları, havaya sıçramaları damla damla ve damardan fışkırmaları ayırt edebilmelisiniz. | Open Subtitles | عليكم فرز الفروقات الهندسيّة بين الرشّة الخلفيّة، والرشّة النائية |
Unutmamak gerekir ki bu ve az sonra göstereceğim şey, psikolojide şimdiye kadar keşfedilmiş neredeyse en büyük psikolojik cinsiyet farklılıkları. | TED | يجدر الأخذ بعين الاعتبار أن هذا الاختلاف والاختلاف التالي الذي سأطلعكم عليه هو أكبر الفروقات النفسية بين الجنسين التي تم اكتشافها في علم النفس على الإطلاق. |
Şimdi, bankalar için bu rakamlar çok büyük görünmeyebilir rekabetin yüksek olduğu sektörlerde marjindeki küçük farklılıklar bile çok önemlidir. | TED | الآن، قد لا تبدو هذه الأرقام كبيرة جدًا بالنسبة إلى البنوك، لكن في الصناعات المتنافسة بشدة حتى الفروقات البسيطة في الهوامش مهمة جدًا. |
Aslında eskisinden daha kolay oldu, bazı farklılıklar var. | Open Subtitles | بالواقع هذا أسهل لكن هناك بعض الفروقات |
podyumdaydı. Sizde biliyorsunuz ki bu farklılıklar bir problem. | Open Subtitles | مجرد معرفتك لهذه الفروقات هي مشكلة |
- farklılıklar tam olarak ne peki? | Open Subtitles | -وماهي بالضبط الفروقات بينهما؟ |
Ben... krallık uygulamalarınızdaki farkı belirtmek açısından o ismi anmıştım. | Open Subtitles | ذكرت ذلك لتوضيح الفروقات في أساليب الإدارة الملكية |
Gerçek ve fantezi arasındaki farkı, Öğrenmen gerekiyor. | Open Subtitles | عليك تعلم الفروقات بين الواقع والوهم |
Erkekler ve kadınlar arasındaki en büyük farklardan biri şu. | Open Subtitles | واحد من أعظم الفروقات بينهما |
Tüm istediğim kafandaki gereksiz ayrıntılardan kurtulman ve bunu senden direkt olarak duymak. | Open Subtitles | أردت فقط أن أستوضح تلك الفروقات الدقيقة منك وأن أكون على علم منك - إنها إمرأهـ ! |