Sizin mikrodalganızdaki patlamış mısır ayarı 1995'in en ileri görüşlü işiydi. | Open Subtitles | الفشار الأصفر الذي وُضع في مايكرويفك كانت إنجاز كبير عام 1995 |
Bak, biri sinema için bedava patlamış mısır kuponu bırakmış. | Open Subtitles | إنظري، لقد ترك أحدهم قسيمة لتناول الفشار في السينما مجاناً. |
Ya da eve gidebilir, film izleyip patlamış mısır yiyebiliriz. | Open Subtitles | أو يمكننا العودة إلى المنزل ومشاهدة فيلم وتناول بعض الفشار. |
Hayatımızın her dakikası bir dünya prömiyeri ve babam Patlamış mısırı aldı bile. | Open Subtitles | كل دقيقة من حياتناً هي إفتتاحية عالميه و أبي إشتري الفشار مسبقاً |
İkisi de Popcorn, karides, The Container Store ve Debbie Gibson'ı seviyorlar. | Open Subtitles | كلاهما يحب الفشار والروبيان ومتجر الحاويات , وديبي جيبسون |
Şimdi yakından izleyin. Bu patlamış mısır. | TED | الان شاهدو حبة الفشار هذه, ساقوم بالشرح |
Ben mısır patlattım. Aslında bir tanesini yaktım, o yüzden iki tane yaptım. | TED | قمت بتحظير الفشار. في الواقع، أحرقته المرة الأولى، فأعددته مرة أخرى. |
Cırcırböceğinin, bazı insanlara göre, patlamış mısır aroması var. | TED | أما الصراصير فكما يقول البعض لها نكهة الفشار. |
mısır da patlatmıştım. Şu entel şeylerden seyretmiştik ya. | Open Subtitles | وصنعت الفشار أيضا وشاهدنا برامج ثقافية وتعليمية |
- mısır istemiyorum, şekerleme istiyorum. | Open Subtitles | أنا لم أرد الفشار أردت الكثير من الوجبات الخفيفة |
Hey, hey, hey! Bu mısır patlağını para verip aldım. | Open Subtitles | مهلاً ، مهلاً ، اشتريت هذا الفشار بعدل وإنصاف |
Biraz para versene, gidip mısır almak istiyorum. | Open Subtitles | هل لي ببعض النقود؟ أريد أن أشتري بعض الفشار |
Ona sadece biraz şeker, biraz cips... ve biraz patlamış mısır ve biraz Funyuns-- | Open Subtitles | فقط أعطيته بعض الحلوى وبعض الرقائق وبعض الفشار الوردية وبعض الفانينس |
Bir film izleyip patlamış mısır yiyeceğiz. | Open Subtitles | سنشاهد فيلماً على هذا الشّريط وسنصنع بعض الفشار ونشاهد هذا، اجلس واسترح |
Gerek yok. Patlamış mısırı almak için kredi kartını kullanmış. | Open Subtitles | لا داعي، الرجل استخدم بطاقته\ الأئتمانية لشراء ذلك الفشار |
O zaman şekerlemeyi ben sipariş ederim ve Patlamış mısırı da ben doldururum. | Open Subtitles | حسنـــاً, سأطلب المزيد من الحلوى و أضع المزيد من الفشار . في آلة الفشار |
Hazır gidiyorken, bir paket daha Popcorn getirir misin? | Open Subtitles | في طريقك أحضر لي كيس من الفشار |
Çünkü orada patlamış mısırını paylaşacak kimsesi olmayan tek kişi benmişim gibi hissettim. | Open Subtitles | لأنه بدى لي كأنني الوحيدة التي لم يكن لديها شخص تتشارك معه الفشار |
Ayaklarını mobilyalardan çek ve döktüğün bütün bu patlamış mısırları topla. | Open Subtitles | أزِل رجليكَ عن الأثاث و إلتقط كلّ هذا الفشار الذي أسقطتَ. |
Uh, şimdi buradan ayrılsam ve size benim sodamla mısırımı versem nasıl olur? | Open Subtitles | ماذا لو غادرت الآن وأعطيتكم يا رفاق كيس الفشار خاصتي وكأس الصودا |
O eğlenirken sen Patlamış mısıra mı kaldın? | Open Subtitles | إنها تستمتع بوقتها هناك، بينما تتولين أعمال الفشار المملة؟ |
patlamış mısırın işi orada başlar. Kulaklarını tıkamak için alırsın. | Open Subtitles | هنا بدأت أعمال الفشار تشتري لنفسك كيسا وتجعله سدادة لآذانك. |
Bir paket patlamış mısırım var. Bunu al. | Open Subtitles | لدي كيس كامل من "الفشار" بإمكانك أن تأخذه |
Kocaman bir kase patlamış mısırla kanepeye uzanıp arabaların korna çalmasını dinleyeceğim. | Open Subtitles | سأتكور علي الأريكة مع وعاء كبير من الفشار ,واستمع إلي تزمير السيارات؟ |