Çünkü köylüler akrep ve yelkovan gibidir kendi yollarını seçebilecek kabiliyete sahip değillerdir. | Open Subtitles | لأن الفلاحين لم يعد بمقدورهم اختيار طريقهم بنفسهم. مثل الساعة التى بين يدي. |
Yalnızca kendin düşünen, zenginlerin sayısı hızla artarken zavallı yoksul köylüler de olan bitenden habersizdiler. | Open Subtitles | ازداد عدد الرجال و النساء الأغنياء المنغمسين في الملذات, بينما ظلت التماسات الفلاحين الفقراء دون جواب. |
Burada 1908 yılında vahşi yerlilerin çok büyük bir köylü ayaklanması oldu. | Open Subtitles | هنا كانت انتفاضة الفلاحين العظيمة في عام 1908 على يد الهنود المتوحشين |
Brezilya'da biz hala topraksız köylülerin müthiş bir hareketine sahipiz. | Open Subtitles | في البرازيل كان ولايزال عندنا مجموعة كبيرة من الفلاحين الرحل |
Karnımı tıka basa doldurdum güçsüzlerle cinsel ilişkiye girdim ve uç kuruş için aç köylüleri sıkıp suyunu çıkarttım. | Open Subtitles | وإشعال فتيلة فانوسي والتضييق على الفلاحين الجياعى حتى يعطونني عُشر أموالهم ضريبة |
çiftçiler, kalkan, mızrak ve kalan ekipman, seyahat yarın ekleyin. | Open Subtitles | تخلّى عن درعك ورمحك وابقى هنا لترتحل غداً مع الفلاحين |
Hepimiz küresel bir gıda ağının bir parçasıyız: Üreticiler ve tüketiciler, sizler, ben ve her bir çiftçi. | TED | لاحظنا أننا نمثل شبكة غذائية عالمية منتجين ومستهلكين أنا، أنت وجميع الفلاحين |
Herkes biliyor, köylüler efendilerinden önce geldiler. | Open Subtitles | الكل يعلم هذا الفلاحين يأتون قبل أسيادهم |
köylüler şehirliler gibi giyinecekler ve şehirliler maymunlara benzeyecek. | Open Subtitles | سيلبس الفلاحين كأهل المدينة. وأهل المدن سيبدون كالقرود. |
köylüler tezek yığınlarının içinde boyanmış botlarıyla dikilecekler. | Open Subtitles | سيقف الفلاحين على أكوام الروث لابسين أحذية لمّاعة. |
Hayatında mızrak tutmamış köylü kalabalığı yerine tecrübeli askerler tarafından eğitilmiş krallığa sadık adamlardan oluşan daimi bir ordumuz olmalı. | Open Subtitles | علينا الحضي بجيش فدائي للسلطة الحاكمة، مدرب من طرف قدامى المحاربين، عوض زمرة من الفلاحين غير قادرين على تحمّل لذغة |
Lordlar ve toprak sahipleri çayırlara erişimi keserek köylü nüfusu dilencilere dönüştürerek karşılık verdi. | TED | استجاب النبلاء وأصحاب الأراضي لذلك بإزالة الوصول إلى المراعي المشتركة مُحولين الفلاحين إلى متسولين. |
Vali olmuşsun ama köylü gibi yemek yiyoruz. | Open Subtitles | انت الحاكم ، ومع ذلك نحن نأكل مثل الفلاحين. |
köylülerin arasında yaşamayı seçerlerse, köylüler bizim için çalışacaklar. | Open Subtitles | . ان اختارون الإختباء بين الفلاحين . فسنحصل علي الفلاحين للعمل لنا |
Tek istediğim bu köylülerin hayatına karşılık General Yangın verilmesi | Open Subtitles | كل ما اريده هو تحرير الجنرال يانج مقابل حياة هؤلاء الفلاحين |
Şey, neden sen köylülerin kahramanı olup nasıl yapılıyormuş göstermiyorsun? | Open Subtitles | حسناً ، لماذا لا تكون انت بطل الفلاحين و ترينى كيف سيكون هذا ؟ |
Eminim olayların büyümemesi için, köylüleri etkisiz hale getirmemden memnun kalmışsınızdır. | Open Subtitles | أؤكد لك ستكون سعيد لأن تعرف هذا الذى اخضع الفلاحين بدون حادثة أخرى |
Birçok kişi bana nasıl ve neden Afrika'daki çiftçiler için çalıştığımı soruyor. | TED | إذًا، العديدون يسألوني كيف، ولماذا أعمل من أجل الفلاحين في أفريقيا. |
- Bir çiftçi olarak dolaşacaksan kendi çantanı kendin taşıman gerekir. | Open Subtitles | لو أردت المرور وسط الفلاحين يفضل أن تحمل حقيبتك بنفسك |
Bu istikrarın çiftçilere sağladığı yatırım için güven vermesidir. | TED | تؤدي هذه المشاريع الى اعطاء الفلاحين الثقة اللازمة لللإستثمار. |
Belki de arkada köylülerle oturuyordu. | Open Subtitles | لَرُبَّمَا هو كَانَ يَستريحُ مَع الفلاحين. |
Herkes bana çiftçilerin sigorta isteğini söyleyip duruyordu, ama asıl müşterilerimiz satın almıyordu. | TED | داوم كل شخص على إخباري أن الفلاحين يريدون التأمين لكن عملاءنا المبدئيون ببساطة لم يشتروا |
Bence bu inanç üst sosyal sinifin köylülerden farksiz oldugunu gösteriyor. | Open Subtitles | عمّا يسموا بالأصناف المتعلمة انهم ليسوا أفضل من الفلاحين |
Çoğunluğu kadın olan bu inanılmaz, güçlü, küçük çaplı aile çiftçileri bu işi zorluklarla yapıyorlardı. | TED | هؤلاء الفلاحين البسطاء الرائعين، الأقوياء، والذين أغلبيتهم من النساء، يعملون بجهد وتعب. |
Bu basit çiftçilerle barış konuşmak için bir buluşma ayarladım senin için. | Open Subtitles | لقد رتبت اجتماعاً من أجل عقد صفقة سلام مع هؤلاء الفلاحين الساذجين |
İtiraf etmeliyim ki, dramatik köy hayatı beni sıkıyor. | Open Subtitles | أقر بأن الحديث عن محنة عامة الفلاحين تضجرني |
Sicilya'da Köylülere bulasti... cig domuz eti yedikleri icin sonra gözlerine yerlestiler. | Open Subtitles | في سيسلي الفلاحين يستعملوه للحصول ياكلون لحم خنزير بئ ويفركون اعينهم به |
Köylerdeki aileler uydurma bahanelerle sistemli bir biçimde göç etmeye zorlanıyorlar. | Open Subtitles | لا نريد الطرد المنظم لعائلات الفلاحين بسبب أعذار مختلقة |