Güzel bir şey gibi. Her taraftaki bilgisayarların aksine, kağıt gerçekten ortadan kaybolmadı, çünkü birçok, bence, değerli varlığa sahip. | TED | رغماً عن الحاسبات في كل مكان، لم تختفي الأوراق لأنها تمتلك الكثير من، أعتقد، الصفات القيّمة |
Elektrik, ısı enerjisi ve değerli ürünler elde etmek için sıvı florürlü toryum reaktöründe yakıt olarak kullanılabilir. | TED | يمكن استخدامه في مفاعلات فلوريد الثوريوم السائل لإنتاج طاقة كهربائية وحرارة وغيرها من المنتجات القيّمة. |
Bu yüzden iyi ve değerli şeylerin yayılması sosyal ağların devamı ve beslenmesi için gereklidir. | TED | إذاً فانتشار الأشياء القيّمة والجيدة مطلوب لإستدامة ودعم الشبكات الإجتماعية. |
Ayakkabınızın içinde kalması gereken tek değerli şey ayaklarınızdır. | Open Subtitles | الأشياء القيّمة الوحيدة التي يفترض حفظها في أحذيتكم هي أقدامكم |
Bu mahzende bir sürü kıymetli eşya olmalı. | Open Subtitles | لا بد أنه كان يوجد الكثير من الأشياء القيّمة في هذه الخزنة |
Şok dalgaları yansıyarak aynı hızda yüzeye geri döner ve jeofonlara değerli bilgiler aktarır. | Open Subtitles | تنعكس الموجات الصدميّة وترجع إلى السطح ناقلة المعلومات القيّمة عنها إلى أجهزة الجيوفون. |
Burada değerli bir şey inşa ettim ama değerli şeyler zamanında yanlış anlaşılırlar. | Open Subtitles | أتعلم , لقد صنعت شيئاً قيّماً هنا لكنّ الأشياء القيّمة يُساء فهمها دائماً في وقتها الخاص |
Kısacık değerli hayatlarını harcadıkları için acı çekmeyi hak ediyorlar. | Open Subtitles | إنهم يستحقون العذاب لإضاعتهم حياتهم القيّمة على لا شيء |
Fakat yine de şunu düşünüyorum. Onun hayatından öğrenebileceğimiz çok değerli dersler olduğuna eminim. | Open Subtitles | وهل تعرفون ما أنا متأكّد منه أنّ هناك بعض الدروس القيّمة جداً نستطيع أن نتعلمها من حياته |
Danimarka'nın bu değerli yabandaki hakkını korumak için yapılan 3,200 kilometrelik bir devriye. | Open Subtitles | لصون أحقية الدنمارك على هذه البرية القيّمة |
değerli metaller ile zengin dev kayalar buzlu küçük dünyalar, yeryüzünden daha fazla tatlı suya sahiptirler. | Open Subtitles | صخورٌ عملاقة غنيّة بالمعادن القيّمة عوالم مصغّرة جليدية بمياهٍ عذبة أكثر من الأرض |
Whalley en değerli Çin biblolarını şuradaki bu dolapta kilit altında tutardı. | Open Subtitles | والى كان يحتفظ بتحفه الصينية القيّمة جدا فى هذه الكابينة هنا مُوصد عليها وهل هى موصدة الآن ؟ |
Bu yüzden tüm değerli varlıklarımız bu özel odadan sürekli olarak izleniyor. | Open Subtitles | يمكن اختراق الكاميرات لذلك فهناك دائما مراقبة ثابتة على ممتلكاتنا القيّمة من تلك الغرفة بالذات |
Yani keçiler her bahar uçurumlardaki güvenli ortamı terk edip değerli tuzları aramak için üç gün süren tehlikeli bir iniş yapmak zorundadırlar. | Open Subtitles | فيجب أن تغادر الماعز كل ربيعٍ تلك الأجراف الآمنة وتقوم بهبوط خطيرٍ طيلة ثلاثة أيام سعيًا وراء تلك الأملاح القيّمة |
Kilise yatırımlar yaparak tüm dünyada değerli gayrimenkuller alıyor. | Open Subtitles | الكنيسة تقوم باستثمار الأموال وشِراء العقارات القيّمة فى جميع أنحاء العالم. |
Sanırım kurbanımız değerli bir sanat eseri çalmış. | Open Subtitles | أعتقد لدينا ضحية تقوم بسرقة الأغراض القيّمة |
- Evet, ve sen koleksiyonum için çok değerli eşyalar satın aldın, ama sadece kardeşinin kulübünün en iyilerden olacağına dair içimde bir his var. | Open Subtitles | -أجل، و أعتقد أنكِ أظهرتِ العديد من المباديء القيّمة من وجهة نظري، لكنني فقط أعتقدت بأن نادي أختكِ سيصبح الأفضل |
Bunu, geçmişteki işlerinize olan değerli katkından dolayı bir saygı muamalesi olarak gör. | Open Subtitles | اعتبرها.. لفتة إحترام لمساهمتكَ القيّمة |
Sahibi olduğum değerli mülklerin satılmasını önlemeye çalışıyorum. | Open Subtitles | محاولًا تجنب بيع أي من ممتلكاتي القيّمة |
- Günün sonunda tekrar değişip, yeni partnerlerimizden öğrendiğimiz kıymetli bilgileri paylaşırız. | Open Subtitles | يمكننا العودةُ لمراكزنا والتحدثِ عن الدروسُ القيّمة المُستوحاة من شركائِنا الجُدد |
Belki de Scotland Yard 'ın paha piçilemez yardım sunan | Open Subtitles | ا ربما لأن اسكوتلانديارد ليس لديها المساعدة القيّمة |