Bu sene, sizin sınıfınızda çok şey öğrendiğimi söylemek istedim. | Open Subtitles | أريد أن أقول أني تعلمت الكثير في صفك هذه السنة |
Creed bu dövüşte çok şey kanıtladı. Yumruk yedi, yumruk attı. | Open Subtitles | جريد أثبت الكثير في هذه المباراة لقد استقبل الكمات ورد عليها |
pek çok insan zihinsel engelli insanların spor programlarından ve yarışmalarından yaralanabileciğinden şüphe ediyordu. | TED | شكك الكثير في مدى استفادة ذوي الإعاقة الذهنية من برامج اللياقة البدنية والفرص وراء المنافسات الرياضية. |
Ve hayatımda, dünyada olan bir çok şey -- ve yiyecekle takıntılı olan bir kişi olmam-- gerçekten de bir çoğu bu sene değişti. | TED | لذا ربما خلال فترة حياتي سيتغير الكثير في هذا العالم وكمهووسة بالغذاء و ما يتعلق به تغير الكثير من هذا |
Senin yerinde bir sürü şeyi göremiyorlar değil mi Jay? | Open Subtitles | يتهيون عن الكثير في محلك , أليس كذلك، جاي؟ |
Bak, çok fazla badire atlattık ama şu anda mahsur kaldık. | Open Subtitles | أنظروا, لقد واجهنا الكثير في مسيرتنا لكن حالياً نحن في مشكلة |
Bu harika. Gerçi, bir çocuk üç ayda pek bir şey öğrenemez. | Open Subtitles | يبدو عظيماً، برغم أن الطفل لا يتعلم الكثير في ثلاثة أشهر فقط |
Ve şu an siber saldırılar ve bunların savunması konusunda çok fazla endişe var... Eminim gazetelerde bununla alakalı çok şey okumuşsunuzdur. | TED | انا متأكد أنكم قد قرأتم الكثير في الصحف، حول المخاوف من هجمات قراصنة الكمبيوتر والدفاعات ضد هؤلاء. |
Araştırma araçları ve yanılma biçimleri bize çok şey öğretebilir. | TED | ولكنها أدواة بحث، والطرق التي تكون خاطئة بها قد تعلمنا الكثير في الواقع. |
Son bir kaç gün içerisinde çok şey öğrendiler değil mi, Yüzbaşı? | Open Subtitles | تعلّموا الكثير في تلك الأيام القليلة أليس كذلك , كابتن ؟ |
Hayatta pek çok şey yaşadı birkaç kötü şey onu kırdı da. | Open Subtitles | لقد عانى الكثير في حياته بضع تعاويذ سيئة أعتقد أنها حطمته |
Size şunu söylemeliyim ki, hanımefendi, bu işte pek çok şey gördüm ama bu çok başka bir şey. | Open Subtitles | لن أكذب عليكِ يا سيدي ظننت أنني رأيت الكثير في عملي لكن هذا شيء مختلف |
Hayatımda olan bir çok şeyi hatırlayamıyorum. | Open Subtitles | حذث الكثير في حياتي مما لا أعتقد أنني سأتذكره |
Üç ay içinde bir çok şey yapabilirsin. | Open Subtitles | الشخص يمكنه أن يعمل الكثير في ثلاث أشهر. |
Okul aile birliği bağışı yaklaşıyor kafamda bir sürü şey var. | Open Subtitles | حفل جمع التبرعات قادمة و لدي الكثير في رأسي |
Hey, her şeyi de hatırlayamam ya. Kafamda bir sürü şey var. | Open Subtitles | اسمع ، أنا لا أستطيع تذكر كل شيء ، لدي الكثير في بالي |
Polis bu kez pek bir şey söylemiyor. | Open Subtitles | على الأقل الشرطة لا تَقول الكثير في هذا الوقت |
Bazen kendi kendime soruyorum, etten ve kemikten bir rakip daha mı iyi olurdu diye? Gazeteye o kadar da çok vakit ayırmıyorum ki. | Open Subtitles | لن اقضي الوقت الكثير في الجريدة |
Tıbbi ders kitaplarında pek fazla bir şey yoktu aslında, çünkü doktorlar çoğunlukla hastalık hakkında yazarlar. | TED | لكن في الحقيقة لم يكن هناك الكثير في الكتب الطبية، لأن الأطباء يكتبون غالبًا عن الأمراض. |
Sandığından çok daha fazlası var dünyada. | Open Subtitles | حسناً ، هناك الكثير في العالم أكثر مما تدركه |