Babamın savaş kampanyasından kalan bir sürü borcumuz var, çoğunluğu misafirlerimize olan borçlar. | Open Subtitles | لدينا ديون حرب ضخمة من حمله ابي الكثير منها ندين بها الى ضيوفنا |
Hatta Çin bunlardan bir sürü inşa ediyor. | TED | في الواقع، في الصين يبنون الكثير منها الآن. |
Çok fazla yoktu, ve kalan az miktarı elde etmek zor olacak. | Open Subtitles | لم يكن يوجد الكثير منها والقليل الباقي سيكون من الصعب الحصول عليه |
çoğu toprakta kalır ve yağmur yağdığında bu kimyasallar yer altı suyuna karışır. | TED | الكثير منها يبقى في التربة، وعندما تمطر، تذهب هذه الكيماويات إلى المياه الجوفية. |
İşte böyle, işte böyle. Bileklerine kadar bolca sür. | Open Subtitles | تلك هي ، تلك هي فلتضع الكثير منها على المعصم |
Bir sürü çok güzel mektuplarda alıyorum, aşırı sayıda. | TED | بل الكثير من الرسائل الرائعة، الكثير منها |
Dışarıda bir sürü bilgi var, bu yüzden sorununuz hakkında net bilgiye sahip olmak size neyin uygun | TED | يوجد الكثير منها هنا، لذلك تحديد فكرة لسؤالك سوف يساعدك في تحديد المفيدة منها. |
Ve burada gördüğünüz gibi, onlardan bir sürü mevcut. | TED | وتستطيعون أن تروا هنا، بأنه يوجد الكثير منها. |
Ama son on yılda bunlardan bir sürü keşfettik. | TED | لكن، في العقد الأخير، وجدنا، في الواقع، الكثير منها. |
Şu ana kadar 55 milyon yemek sağladık dünya etrafındaki çocuklara şu an 555 bin çanta satarak, Tonlarca çanta, bir sürü çanta. | TED | لذا فالشركة تعمل بصورة جيدة فقد بعنا ما يقارب 555000 حقيبة .. الكثير منها .. الكثير فعلا |
İlk fark edeceğiniz şey onlardan bir sürü olduğu. | TED | أول شيء ستلاحظونه أنه يوجد الكثير منها. |
Biz bu resimleri -ki Çok fazla var - ilham pornosu olarak adlandırıyoruz. | TED | و هذه الصور، هنالك الكثير منها كل هذه هو ما نسميه "الإلهام الإباحي" |
Karşımızda bazı teknik terimler var, hepsi üç harfli şeyler, yakında bunlardan Çok fazla göreceksiniz. | TED | أذن ها هنا بعض المصطلحات الفنية، كلها أشياء ثلاثية الحروف، التي سترون الكثير منها. |
Sorulara hazır ol ve Çok fazla olmamasını umut et. | Open Subtitles | كن جاهزا للأسئلة وأمل أن لا يكون الكثير منها |
Anıları yıllarca bastırdım, şu an hâlâ çoğu hayal gibi. | TED | دفنت الذكريات لسنوات طويلة وحتى الأن الكثير منها ما زال مشوش. |
Ve sadece bunlardan biri değil , pek çoğu yapılmayı bekliyordu. | TED | وليس هناك واحد منها فقط، هناك الكثير منها. |
Balon Şehri'nden ısmarladım. bolca var. | Open Subtitles | لقد أرسلت لمحل البالونات لدي الكثير منها |
Tahta çıkmadan önce prensesin daha çok tecrübe kazanması gerekiyor. | Open Subtitles | في حاجة لتعلم الكثير منها قبل أن تتولى شئون الحكم |
Germe ilkesini kullanan uzun kirişli köprülerden diğer bir tür gergi askılı köprü ve bunlardan çok var. | TED | لكن النوع الآخر من جسور البحور الطويلة التي تستخدم مبدأ الشد هي الجسور المدعومة بالكوابل، ونحن نرى الكثير منها. |
Büyük sözler verdiler ve aslında bunların bir çoğunu gerçekleştirdiler. | TED | لقد وعدو ببعض الوعود العظيمة، والواقع انهم أنجزو الكثير منها. |
Daha fazlası gelmeden, insanlar bu gemi hakkında uyarılmalı. | Open Subtitles | على الناس أن ينذروا بأمر هذه السفينة قبل أن يحط الكثير منها. |
O kadar çok var ki, artık dikkate almıyorum. | Open Subtitles | لقد تلقيت الكثير منها و لا أعير انتباهاً لها في الوقت الحاضر |
Pek çok felsefem var, ama bu, içinde bulunduğumuz durumda, yani çok sayıda kanıt olduğu durumlar için olanı. | Open Subtitles | لا لدي الكثير منها لا أنا اتكلم عن التي لها علاقة للأن, عند التعامل مع كميات كبيرة من الدلائل |
Beysboldaki tutucu gibi ben de Ondan çok şey aldım. | Open Subtitles | لقد تلقيت الكثير منها مثل الملتقط الذي يحصل على الكرة. |
Okyanusta tonla petrol görürsünüz. Kıyı şeridinde de aynı şekilde... | TED | وسوف ترى الكثير منها في المحيط نفسه وعلى الساحل |