Ama bir de yoğun meme dokusunda teşhisin ne kadar zor olduğunu düşünün. | TED | ولكن تخيلوا لكم سيكون من الصعب اكتشاف الورم في الجزء الكثيف من الثدي |
Bu otlar, her sabah bölgeye çöken yoğun sis bulut ile sulanırlar. | TED | تُروى هذه الأعشاب بواسطة الضباب الساحلي الكثيف التي تغطي المنطقة كل صباح. |
Dünya ile yaklaşık aynı boyutu ve sıcaklığı dört yüz dereceyi aşan yoğun atmosferiyle, sıvı su için çok sıcak. | Open Subtitles | بنفس حجم الأرض تقريبا و غلافه الجوي الكثيف يشهدُ درجات حرارة تتجاوز ال 400 درجة مئوية حار جداً على الماء. |
Dış ve iç mekân konsepti alınarak, yoğun şehir yaşamıyla gezinti yerleri ve parklar entegre edildi. | TED | باعتبار مبدا الداخل والخارج تم ادراج اماكن التجوال و الحدائق مع العمران الكثيف. |
ağır kar yağışı nedeniyle tren seferi gecikecek. | Open Subtitles | جميع القطارات ستتوقف عن العمل بسبب التساقط الكثيف للثلج |
Kişiliğiniz yoğun bir sis içinde kayboluyormuş gibidir ve tüm duygularınız ve arzularınız kendi içinizde kısıtlanmış, bastırılmış ve susturulmuştur. | TED | شخصيتك تبدأ تتلاشى في الضباب الكثيف وجميع عواطفك ورغباتك محاصره ، مكبوتة ، صامتة في داخلك. |
Bu balıkçı botlarına dolaşmış çok yoğun su sümbülü tabakalarıydı. | TED | كانت صورة لقوارب صيد الأسماك المُحاطة بهذا البساط الكثيف من ورد النيل سميك الساق. |
yoğun sis ve güçlü akıntılar yüzünden denizde sürüklendikleri anlaşıldı. | Open Subtitles | بسبب الضباب الكثيف وقوة المد والجزر.. يُظن إن البحر جرفهم بعيداً |
Bir başka kurban da... şüphelilerle polis arasındaki yoğun çatışma sırasında... aldığı yaralarla ölen bir diğer soyguncu Donald Breedan'dı. | Open Subtitles | ومصاب آخر في حالة خطيرة دونالد بريدان مات بواسطة نيران الشرطة أثناء تبادل النيران الكثيف بين الشرطة والمتهمين |
İlk önce ay ve yıIdızlar yoğun beyaz bir sisle kaybolacak, ...sonra nehirler ve göller ve deniz donacak. | Open Subtitles | أولا القمر والنجوم سيكون مفقود في الضباب الأبيض الكثيف. ثمّ الأنهار والبحيرات والبحر سيجمّد إنتهى. |
Yani bu şartlarda bile önce yoğun bir yağ tabakası olmayan yavrular karada çok daha sıcak olurlar. | Open Subtitles | وهكذا ، وحتى في هذه الظروف.. فان صغارهم ، الذين يولدون بدون المعطف الدهني الكثيف.. سيكونون أكثر دفيء على اليابسة |
Ama çok az çağrı bu yoğun bitki örtüsü içinde, bu çağrı kadar uzaklara uzanabilir. | Open Subtitles | لكن قلة منها قادرة على اختراق هذا الغطاء النباتي الكثيف ،مثل هذا الصوت |
70'lerin Playboy tarzı yoğun kıllarından söz etmiyorum, sadece onu ağzımla tatmin ederken bir yetişkinle ilişkiye girdiğimi hatırlacak bir şey istiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أتحدث عن موضة الشعر الكثيف الرائجة في السبعينات لكن شيء ليذكرني بأنني أمارس لعق البظر مع بالغة |
Kışın sıcaklık -10 derecelere düştüğünde bile yoğun kürkleri onları sıcak tutar. | Open Subtitles | بينما درجات الحرارة في الشتاء تنزل إلى ناقص 10 درجات مئوية، فرائهم الكثيف يبقيهم دافئين. |
yoğun su buharı ve karbondioksitle dolu bir atmosfere. | Open Subtitles | الغلاف الجوي الكثيف المحمل بالبخار المائي مليئ بثاني أكسيد الكاربون |
Subdüksiyon bölgeleri eski ve yoğun okyanus yüzeyinin mezarlıklarıdır. | Open Subtitles | نطاقات الغوران هي مدافن قاع المحيط الكثيف القديم. |
Jüpiter'in yoğun atmosferinin 64 bin km derinliğinde olduğunu biliyoruz ve yüksek hızlı gaz kuşaklarının yüzeyde şiddetli fırtınalar yarattıklarını biliyoruz. | Open Subtitles | في نظامنا الشمسي وخارجه هو لغز نعلم أن الغلاف الجوي الكثيف للمشتري بعُمق 40 ألف ميل |
Zaten bu kadar yoğun yeşillik ve örtüyle onu bulmamızın en iyi yolu iz sürmek olacak. | Open Subtitles | في هذه المساحة الخضراء الكثيف والمظللة ستكون لنا الغلبة في إيجادها على أية حال |
ağır kar yağışı nedeniyle tren seferi gecikecek. | Open Subtitles | جميع القطارات ستتوقف عن العمل بسبب التساقط الكثيف للثلج |
Delhi'deki ağır sis yüzünden, uçusu Jaipur'a aktarıyoruz. | Open Subtitles | ..نظراً لوجود الضباب الكثيف في دلهي ستتحول هذة الرحلة إلى جابور |
ağır sis ve alana yakın kavşakların tıkanması polis ve itfaiyenin kaza yerine ulaşmasına engel oluyor. | Open Subtitles | فريق الشرطة و فريق الأطفاء للانقاذ يواجهون صعوبة في الوصول إلى الحادث بسبب الضباب الكثيف وإزدحام الطريق |