Hayır, bir mezeciyi vurdular. kefaleti yükselttiler. Beni tehdit ettiler. | Open Subtitles | لا , لقد أطلقوا النار عليه ودفعوا الكفالة والأن يهددوننى |
kefaleti ödemeyi atladığımda avukatım söylemişti. | Open Subtitles | محامي أخبرني بهذا عندما أردت خرق شروط الكفالة والهرب |
"Tahrik sonucu saldırı" deyin, kefaleti nakit ödeyeyim. | Open Subtitles | إجعله إعتداء مشدد وأستطيع دفع الكفالة, نقداً الآن |
- Kefaletim için sağol. - kefaletini ben ödemedim. | Open Subtitles | شكرا لدفع كفالة إطلاق سراحي أنا لم أدفع الكفالة |
Kefaletle serbestken kaçarsan, seni içeri tıkarlar. | Open Subtitles | أنتِ تخترقين الكفالة ، هذا سوف يلقي بالمفتاح بعيداً. |
Ve bu durumda korkarım ki, kefalet başvurusu yararsız olacaktır. | Open Subtitles | وفى هذه الحالة, اخشى ان يكون ومضوع الكفالة غير مفيد |
Bu meslekten olmayanlara göre biz, kefaletin %10 unu alıyoruz. | Open Subtitles | لذا... في قواعدنا للعامة نحصل على عشرة بالمائة من الكفالة |
O 6 yıldır Kefaletimi ödememişti. | Open Subtitles | لم يدفع لي مال الكفالة من أكثر من 6 سنوات مضت |
kefaleti ödemek için muhtemelen evi ipotek ettirmek zorunda kalacagiz da. | Open Subtitles | تعرف علينا أن نرهن المنزل لكي ندفع الكفالة |
Hiçbir cinayet davasında... kefaleti kabul etmem, bugünün de bir istisna olduğunu düşünmüyorum. | Open Subtitles | لا أسمح بطلبات الكفالة في قضايا القتل واليوم ليس استثناءا |
kefaleti odemek icin muhtemelen evi ipotek ettirmek zorunda kalacagiz da. | Open Subtitles | تعرف علينا أن نرهن المنزل لكي ندفع الكفالة |
Şey, kefaleti ödemen gerekiyor. Adambaşı $10.000. | Open Subtitles | حسنا , نريد منك ان تدفع لنا الكفالة انها 10000 دولار |
kefaleti ödeyecek param yok. Bittim ben. | Open Subtitles | ولا يوجد معى دولار واحد لأدفع الكفالة أنا ملعون, أنا ملعون |
Her şey yoluna girecek. Paige kefaleti riske atmaz. | Open Subtitles | أوه ، سيكون الأمر على ما يرام بايدج لن تهرب من دفع الكفالة |
Açıklayabilir diye kefaletini ödedim. | Open Subtitles | أنظر لقد دفعت له الكفالة على أمل أن يمدني بالأجوبة |
Çok akıllıydı - kefaletini ödeyecek kadar akıllı değil. | Open Subtitles | ـ كان نوعا ما لطيفا ـ ليس لطيفا كفاية لدفع الكفالة |
Kefaletle serbestken kaçarsan, seni içeri tıkarlar. | Open Subtitles | أنتِ تخترقين الكفالة ، هذا سوف يلقي بالمفتاح بعيداً |
Karardan önce Kefaletle çıktın ve sonra gözden kayboldun. | Open Subtitles | قمت بالمراوغة قبل دفع الكفالة والحكم ومن ثم أختفيت |
Hakkındaki iddialar çok ciddi. kefalet çok uzak bir ihtimal. | Open Subtitles | بوجود كل تلكَ الإتهامات الموجهة ضدك، الكفالة هنا مستعبدة تماماً. |
kefaletin kontrol edilmesi gerekiyor, sonra da parayı gönderecekler. | Open Subtitles | إنه من دواعي سروري قال صاحب الكفالة أنه يجب أن يتأكد من الإئتمان |
Kefaletimi öde anne, olur mu? | Open Subtitles | أمى , فقط إدفعي لى الكفالة المالية ، إتفقنا؟ |
kefaret dışında başka seçeneğim kalmadı. | Open Subtitles | في ظل هذه الظروف , لم يترك لي خيار ألا منح الكفالة. |
kefalete itiraz edemeyiz. | Open Subtitles | نحن لا نستطيع الاعتراض على الكفالة الأمور لا تجري بهذه الطريقة |
Bir kefaletçi olarak sanık ile mahkeme arasında arabuluculuk yapıyorum. | Open Subtitles | و كمؤمن الكفالة أنا الوسيط بين المحكمة و المتهم |
Birkaç yıl önce, pazarda yeni bir gereksinim ortaya çıktı : Garanti süresinin uzunluğu. | TED | قبل بضعة سنوات، ظهر متطلب جديد في ساحة السوق: طول مدة الكفالة. |
Delia ve Deidre Dennis, büyükanneniz kefaletinizi ödedi, ...ve onun gözetiminde şartlı olarak serbest bırakılıyorsunuz. | Open Subtitles | داليا وديدر دنيس جدتكم دفعت الكفالة |
İkiniz gidebilirsiniz. Kefaletiniz ödendi. | Open Subtitles | أنتما الإثنان حُران للمغادرة , فقد تم دفع الكفالة |