Aslında, o zamanlar Harvard'ın gözlemevinin başkanı, tüm evrenin Samanyolu'ndan ibaret olduğunu iddia eder, inatla savunurdu. | TED | في الواقع، رئيس مرصد هارفارد في تلك الفترة ألقى محاضرة ناقش فيها بأن مجرة درب التبانة هي الكون بأكمله. |
Bir zamanlar "boşluk" olarak düşündüğümüz, tüm evrenin en derin gizemlerini barındırıyor gözükmekte. | Open Subtitles | ما كنا نظن ذات مرة كفراغ يَبدو الآن انه يحمل بداخله، أعمق أسرار الكون بأكمله. |
Bunu anlamak bizim için zor ama kırsal babushkaların tüm evreni ev ve toprakla olan bağları ortada. | TED | ولذلك فمن الصعب علينا أن نفهم، أما الوطن هو الكون بأكمله بالنسبة للجدة الريفية، واتصالها بالأرض محسوس. |
Çünkü, "boşluk" neredeyse tüm evreni oluşturur. | Open Subtitles | حَسناً، الفراغ هو تقريبا ما يكون الكون بأكمله. |
Gözlerime baktığında tüm kâinatı görebildiğini söylemiştin. | Open Subtitles | أخبرتني عندما نظرت في عيني... أنه يمكنك أن ترى الكون بأكمله |
Sonra bütün evreni tekrar başlatmak zorunda kaldım... uzun hikâye. | Open Subtitles | ثم كان علي اعادة الكون بأكمله قصة طويلة |
Çünkü, bildiğimiz en iyi şeylerden biri, Bütün evrenin yaklaşık 14 milyar yıl önce ortaya çıktığı, hiç bir şeyden! | Open Subtitles | وذلك لأن، حسب معرفتنا، الكون بأكمله ظهر منذ ما يقرب من 14 بيليون سنة من العدم. |
Goldar Zeo Kristalinin, ben de evrenin sahibi olacağım. | Open Subtitles | يحصد (جولدار) الكريستالة وأنا أحصد الكون بأكمله |
O beni bütün evrendeki herkesten daha iyi tanıyordu. | Open Subtitles | إنها تعرفني أفضل من أي شخص آخر في هذا الكون بأكمله |
Öyle olsalardı, o zaman tüm evrenin bir kaosa sürüklenmesini durduracak hiçbir şey bulunamazdı. | Open Subtitles | لأنها إذا استطاعت , فلن يكون هناك شيء قادر على إيقاف الكون بأكمله من الانزلاق الى الفوضى |
Bu görüntü tüm evrenin Big Bang'ten birkaç dakika sonra yaratıldığının detaylarını veriyor. | Open Subtitles | تظهر الصورة ان مخطط الكون بأكمله قد رسم في اللحظات الاولى بعد الانفجار الكبير |
tüm evrenin doğa kanunlarına göre çalıştığını görürsünüz. | Open Subtitles | كما ترى, الكون بأكمله يعمل وفقاً للقوانين الطبيعية, مثل : |
Sana emrediyorum eski yılan, yaşayanların ve ölülerin adaletiyle, yaratıcın ve tüm evrenin yaratıcısının gücüyle. | Open Subtitles | أنا ألعنك أيتها الحية القديمة بواسطة حكم الحي والميت عن طريق خالقك , عن طريق خالق الكون بأكمله |
Bunun evrenin en küçük yapıtaşı olması kavramı çelişkili bir biçimde, tüm evreni kapsadığı olasıIığı ile çelişiyor. | Open Subtitles | فكرة أن هذا هو المكون الأصغر ليس في تناقض أو خلاف مع مقولة أنه ربما يمثل الكون بأكمله أيضاً |
Şimdi Jaffa'lar bir tuşa basarak tüm evreni havaya uçurabilecek bir şeye sahip. | Open Subtitles | الأن الـ * جافا * لديهم شئ يمكنه أن يفجر الكون بأكمله , بضغطه زر |
Fakat bu boyuta indiğinizde, tüm evreni avucunuzda tutabilirsiniz, çünkü evren bu boyuttaki bir şeyden genişleyerek bildiğimiz her şeyi oluşturdu. | Open Subtitles | لكن بالطبع حينما تصل إلى هذا المقياس ربما يكون لديك الكون بأكمله في يديك لأن الكون نفسه بدأ من شيء بهذا المقياس ثم تمدد إلى ما نعرفه |
Isaac bir keresinde bana demiştin ki "Gözlerine baktığında, tüm kâinatı görebiliyorum." | Open Subtitles | (إيزاك)... أخبرتني ذات مرة... عندما نظرت لعيني ، قلت بأنك يمكن أن ترى الكون بأكمله |
O benim bütün evreni anladığım andı. | Open Subtitles | ذلك حين رأيتُ الكون بأكمله |
Bütün evrenin bu oda büyüklüğünde olduğunu ve her duvarın diğer duvarla bağlantısı olacak şekilde büküldüğünü hayal edin. | Open Subtitles | تخيل لو أن الكون بأكمله كان بحجم هذه الغرفة وأن المساحة ملتفة حول نفسها |
Goldar Zeo Kristalinin, ben de evrenin sahibi olacağım. | Open Subtitles | يحصد (جولدار) الكريستالة وأنا أحصد الكون بأكمله |
Şey gibi, bütün evrendeki en karmaşık mekanizma... ama yine de çok yalın(sessiz), değil mi? | Open Subtitles | حسنا، إنه أشبه بـ، أكثر التقنيات تعقيدا في الكون بأكمله... وعلى الرغم من ذلك فهو شديد السكون، أليس كذلك؟ |
Gama ışını patlamaları öyle güçlüdür ki tüm evren boyunca görülebilirler. | Open Subtitles | انفجارات آشعة جاما قوية للغاية بحيث يمكن رؤيتها عبر الكون بأكمله |
Aslında, tüm evrendeki herkes benim kardeşimdir. | Open Subtitles | في الحقيقة كل شخص هو أخ لي في هذا الكون بأكمله |