"الماسِ" - Translation from Arabic to Turkish

• elmasları
• Elmaslar
• elmas
• elmasların

elmasları hemen buradan çıkarmalıyız!
يَجِبُ أَنْ نخرج هذا الماسِ خارج هنا بسرعة

Gerçek elmasları alamadık, o yüzden Tree'ye ihtiyacımız var - canlı.
نحن لَمْ نَحْصلْ على الماسِ الحقيقيِ، لذا نَحتاجُ تريً - حيّ.

James, o elmasları nasıl tekrar ele geçirebiliriz?
جيمس كيف بحق الجحيم نرجع أولئك الماسِ هنا ثانيةً؟

Seni iğrenç, iki yüzlü İngiliz haini! O lanet olası Elmaslar sahte!
يا وسّخُ، يا بحار انكليزي أولئك الماسِ الملعون مُزيَّف

Var olmayan Elmaslar için iki saat blackjack masasında sırtım tutuldu!
تتْركُني أُتجمّدُ علي منضدة البلاك جاكِ لساعتين إنتِظر بَعْض من الماسِ الغير موجودِ

Çoğu, 900 metre derinlikteki elmas içeren kil kuyularından çıkartılır.
أكثرهم يَستخرجُ مِنْ أعمدةِ الطينِ المحتوية على الماسِ في عمقِ بحدود 3,000 قدمِ.

O elmasları yarın bu saatte geri getirmezsek, öldüğümüzün resmidir.
إذا نحن لم نَحصَلُ عَلى الماسِ هذا المرة غداً، نحن مَوتى.

O zaman elmasları Los Angeles'e götürene dek hoş sözleri bırak.
- جيد لذا وفّرُ الملاحظاتَ اللطيفةَ بعد ان توصل الماسِ إلى لوس أنجليس.

- elmasları satmak için randevumuz var!
نحن عِنْدَنا ميعادُ. لبَيْع الماسِ.

elmasları satmak için bir randevumuz var.
نحن عِنْدَنا ميعادُ. لبَيْع الماسِ.

Holland, elmasları senin için çıkartabilirim ama, önce hemen buradan gidelim, ne dersin?
أنا يُمْكِنُ أَنْ أَحْصلَ على الماسِ خارج لَك، هولندا، فقط دعنا نُصبحُ outta هنا! Huh؟

O elmasları giyen adamla.
الرجل الذي لَبسَ ذلك الماسِ.

- elmasları toplayın.
إحصلْ على الماسِ.

- Bu elmasları istiyor.
يُريدُ ذلك الماسِ.

Elmaslar da hiç umurunda değil.
أنت لا تَعطي a يُمارسُ الجنس معه حول الماسِ.

Senin Elmaslar için ona imza atması gerektiğini söylediğinden bahsetti.
. ... عنأيّحقوقكَانتَلديه على الماسِ.

- Elmaslar oradaydı.
الماسِ كَان في تلك الخزينة.

Elmaslar o kasadaydı.
الماسِ كَان في تلك الخزينة.

Büyük miktarda elmas, ışık kırılmasında uzman biri tarafından kullanıldı.
امداد واسع مِنْ الماسِ المعالج مِن قِبل خبيرِ في الإنكسارِ الخفيفِ.

Bu tip yerler elmas işi yaparlar. Elmaslarının çalınmasını istemezler.
في أماكنِ كتلك، هم يَتعاملونَ مع الماسِ وهم لا يُريدونَ أن يسرق ماسَهم