İkinci prensip ise umut ve bu, umutla ilgili. | TED | المبدأ الثاني هو الأمل، وأريد أن أقول هذا عن الأمل. |
İkinci ilke ise hiçbir zaman yetinmeme ilkesi ve gerçekte ne kadar iş olduğunu belirliyor. | TED | المبدأ الثاني هو مبدأ عدم الإكتفاء، ويحدد وجود الكثير من فرص العمل في الواقع. |
Ve bu beni ikinci ilkeye getiriyor: Asla yetinmeyin. | TED | وهذا يقودني إلى المبدأ الثاني: عدم الإكتفاء بما لدينا. |
İkinci kuralın mütevazilikle ilgili olduğu söylenebilir. | TED | أمّا المبدأ الثاني فَهوَ مبدأُ التذلّلِ إنْ صحَّ التّعبير. |
İkinci prensip: Tekerleği yeniden icat etmeyin. | TED | المبدأ الثاني: لا تبدأ من الصفر. |
İkinci prensip yüksek tavana sahip olmak. | TED | المبدأ الثاني هو وجود سقف عالٍ. |
İkinci kural asla ama asla davandan vazgeçme. | Open Subtitles | المبدأ الثاني... هو عدم التخلي عن مهمة أبدا |
İkinci ilke sadelik. | TED | المبدأ الثاني هو البساطة. |
İkinci olarak, teşekkürler- (Alkış) İnsan yaşamını güzelleştiren ikinci prensip de meraktır. | TED | ثانياً، شكرا لكم - (تصفيق) المبدأ الثاني الذي يدفع ازدهار الحياة البشرية هو الفضول. |
İkinci arayüz rehberine "görmek için dokun" diyoruz. | TED | المبدأ الثاني نسميه بـ "اللمس للرؤية". |
İkinci kural: Samimiyet yaratın. | TED | المبدأ الثاني : أخلق الود |
"Gökyüzünün Yarısı"nın ikinci temeli, şöyle ki, ahlak kurallarının bütün doğru ve yanlışlarını kenara bırakalım. sadece pratik, basit yoldan düşünelim ki, fakirlikle ve terörle mücadele etmenin en iyi yolu kız çocuklarını eğitmek ve kadınları resmi iş gücü haline getirmektir. | TED | المبدأ الثاني لـ "نصف السماء" هو أنه، لنضع جانبا الأحكام الأخلاقية لكل ماهو صواب وماهو خاطىء. وفقط على المستوى العملي، نعتقد أن إحدى أفضل الطرق لمكافحة الفقر والقضاء على الإرهاب هو أن نعلم الفتيات ونضخ النساء للقوة العاملة. |