Okuldaki ilk resim derslerimi birtakım çelişkili duygular olarak hatırlıyorum. | TED | اذكر اول دروس لي في الرسم في المدرسة كانت على شكل حفنة من المشاعر المتناقضة. |
Polis araştırması, "çelişkili kanıtlar" sebebiyle sona erdi. | Open Subtitles | تحقيقات الشرطة حُفظت بسبب الدلائل المتناقضة. |
Bu beklenmeyen haber bir karmaşa yarattı her türden çelişkili tepkiler. | Open Subtitles | هذه الأخبار الغير مُتوقعة أسفرتعنضجة... وإلى جميع أنواع ردود الفعل المتناقضة. |
her işçisinin çiçek açtığı, haşerelerin çelişkili fikirlerinden uzak bir şey yarattık. | Open Subtitles | حيث كل عام يمكنه أن يزدهر، ويحمى من الآفات التي ضافتها الأفكار المتناقضة. |
her işçisinin çiçek açtığı, haşerelerin çelişkili fikirlerinden uzak bir şey yarattık. | Open Subtitles | حيث كل عام يمكنه أن يزدهر، ويحمى من الآفات التي ضافتها الأفكار المتناقضة. |
çelişkili düşünceler birbirini kovalıyor. | Open Subtitles | هناك تلك الافكار المتناقضة التى تلوح لى |
Çok fazla çelişkili veri var. | Open Subtitles | هناك الكثير من المعلومات المتناقضة |
Görünüşte çelişkili olan kuvvet, esneklik, yumuşaklık ve dayanıklılık gibi özelliklerin kökleri, neredeyse görünmez olan lif pamuğunun karmaşık biyolojisine dayanıyor. | TED | هذه الخواص المتناقضة ظاهريًّا... القوة والمرونة، الليونة والمتانة... تستند إلى البيولوجيا المعقدة لألياف القطن شبه الخفية. |
Işığın tuhaf ve çelişkili dalga/parçacık doğasıyla başladı ve bilimin büyük beyinleri arasında en büyük payı, gerçekliğin doğasının bizzat kendisini elde etmek yolunda destansı bir savaşla sona erdi. | Open Subtitles | وقد بدأت مع اكتشاف الغريبة الأطوار والموجة المتناقضة / طبيعة ضوء الجسيمات، انتهت باعتبارها معركة ملحمية خاضت غمارها أعظم العقول |