Yani geleneksel modelde, öğretmenlerin zamanlarının çoğu ders vererek, not vererek,ve neyin yapılmayacağını söyleyerek geçiyor. | TED | ولذا في النموذج التقليدي، فان معظم زمن المعلم يُقضى في تقديم المحاضرات وإعطاء العلامات |
Öncelikle, matematik ders kitaplarının aksine, bu çizgi roman dersleri görsel açıdan öğretiyordu. | TED | أولًا، بعكس كتب الرياضيات، هذه المحاضرات القصصية تعلّم بالنظر. |
Yani UCW'ye gidiyorsun, bütün o mezun öğrencilerle birlikte konferans salonuna oturuyorsun, ve, ne oluyor, sana mı asılıyorlar? | Open Subtitles | حسنا انت تزهبين الى الجامعه وتجلسى فى قاعه المحاضرات مع كل هؤلاء الطلبه وماذا بعد ذلك هل يكتشفو شخصيتك |
Yeni bir konferans serisine başladım. Yazarlar gelip çalışmaları hakkında konuşabiliyorlar. | Open Subtitles | بدأت سلسلة المحاضرات تلك، وبوسع المؤلّفين أن يجيئوا ويتحدّثوا عن أعمالهم. |
Sonra şehir dışında ki... ameliyatlara katılmak daha kolay geldi. dersler vermek. | Open Subtitles | وكان من الاسهل أن أقوم بالعمليات الجراحية خارج المدينة, او إلقاء المحاضرات |
Bu çizgi roman dersleri dört ila altı sayfa arasında değişiyordu. Bunların fotokopisini çekiyordum, fotokopileri vekil öğretmene | TED | هذه المحاضرات كقصص مصورة تكون أي شيء ما بين أربعة لستة صفحات، ثم أنسخها، وأعطيها لمدرسي البديل ليقدّمها لطلابي. |
Eğer son kayıtları kaçırdıysan ve yeni kayıtlar için de daha çok erkense Tara ve benimle derslere gelebilirsin. | Open Subtitles | ولكن إذا كان الأمر متأخراً علي التسجيل المتأخر أومبكراً جداً يمكنك دائماً الذهاب إلي المحاضرات معي أنا وتارا |
William ve Mary Yüksekokulu'nda birkaç derse devam ediyorum. | Open Subtitles | وقليل من المال أيضا أحضر قليل من المحاضرات في كلية ويليام وماري |
Almanya'da idam cezasıyla ilgili bir ders veriyordum. | TED | كنت أُعطي بعض المحاضرات في ألمانيا عن عقوبة الإعدام. |
2 sigma artış sağlıyordu. Bunu daha iyi anlamak için, ders tabanlı öğrenen sınıfa bakalım ve medyan performansı eşik olarak alalım. | TED | لتفهموا ما يعنيه ذلك، لنلق نظرة على فصل المحاضرات الإعتيادي، ولنختر متوسط الأداء كخط فاصل |
Yani ders tabanlı bir sınıfta, öğrencilerin yarısı bu seviyenin üstündeyken yarısı altında. | TED | إذن في فصول المحاضرات المعتادة، نصف الطلاب أعلى من مستوى الخط الفاصل ونصفهم أسفله. |
Bence o üniversiteleri değil de üniversitelerin üzerine çok zaman ayırdığı ders bazlı sistemi eleştiriyordu. | TED | أعتقد أن ما كان يشتكي منه ليس الجامعات بل طريقة إلقاء المحاضرات بحيث تستغرق العديد من الجامعات وقتاً كثيراً عليها. |
Şehre konferans vermek için geliyor ve çok az kalıyor. | Open Subtitles | إنه يأتى المدينة لفترة صغيرة لالقاء المحاضرات |
Çetenin geri kalanını bul. konferans salonunda toplanmalarını söyle. | Open Subtitles | ابحثي عن بقية المجموعة وأخبريهم أن يلاقوني في قاعة المحاضرات |
Burası Niels Bohr Enstitüsü'nün ana konferans odasıdır. | Open Subtitles | هذه هي قاعة المحاضرات الرئيسية في معهد نيلز بور |
Belki de dersler, yeni fikirler bulmana yardım eder. | Open Subtitles | ربما تمدك المحاضرات ببعض الأفكار الجديدة |
dersler ancak kafa bulandırır. Gerçek yaratıcılık ihtimalini yok eder. | Open Subtitles | المحاضرات ستبلد عقلك و تدمر حاسة الإبداع الخلاقة |
öğrencilerime dağıtması için veriyordum. Ve çok şaşırmıştım, bu çizgi roman dersleri çok beğenilmişti. | TED | ولدهشتي، هذه المحاضرات كقصص مصورة أصبحت حديث الوقت. |
Bütün partilere katıldım boş vakitlerimde de derslere girdim. | Open Subtitles | كنت هناك , وذهبت إلى كل حفلة وذهبت إلى المحاضرات في أوقات فراغي |
Ama bir sürü derse katılıyor. | Open Subtitles | الحارس الليلي لكنّه يحضر الكثير من المحاضرات |
Bakın, ben bu dersi... konudan zevk aldığım için vermiyorum. | Open Subtitles | انظر,انا لا اقوم بإعطاء تلك المحاضرات بسبب انى اتنازل عن مادة البحث |
Bana öğüt verme. Hele de dostluk hakkında. | Open Subtitles | لا تقم بإلقاء المحاضرات علي خصوصًا عندما تتعلق عن الصداقة |
Dairenizde seminer programlarınızdan birini görmüştüm. | Open Subtitles | أتذكر مرةَ تفقدت فيها جدول المحاضرات في شقتك |
Korunma hakkında çektiği onca nutuktan sonra bu yaptığı sahiden sinirimi bozuyor. | Open Subtitles | هذا يزعجني فعلاً بعد كل هذه المحاضرات في إستخدام الحماية |
ben kitapları İngilizcelerinden okuyorum, ve derslerin çoğuna giriyorum. | TED | اقرأ انا كل الكتب بالانجليزية واحضر معظم المحاضرات. |
50 yıl önce bir dizi konuşma yaptı. | TED | من خمسين عاماً، أعطى سلسلة من المحاضرات المتنوعة. |