Buna rağmen, evrendeki bütün sezyum 133 atomları tam olarak aynı frekansta salınırlar. | TED | ومع ذلك، كل ذرة سيزيوم 133 في الكون تتأرجح على نفس التردد المحدد |
Yedi sayfa eksikti, tam da elinde tuttuğun miktar kadar. | Open Subtitles | لقد كانت أقل بسبع صفحات .. مع الرقم المحدد لذلك |
teslim tarihinden sekiz saat önce, dört mimar binayı tam zamanında teslim etmeye çalışırlar, değil mi? | TED | كما تعلمون ، ثماني ساعات قبل الموعد المحدد ، اربعة معماريين يحاولون انجاز هذا المبنى في الوقت المحدد، أليس كذلك؟ |
Kendi payıma düşeni yiyordum ama bakiyeyi zamanında teslim ediyordum. | Open Subtitles | شربت حصّتي ولكن سلّمت التوازن بالوقت المحدد كما كان مقصوداً. |
belirlenen zamanda ve belirlenen üslupla biz ona söyleriz. | Open Subtitles | سنحيطه علماً في الوقت المحدد بالطريقة المحددة |
Verilmiş olan görevi, belirlenmiş zaman içersinde bitirememek. Evet, işte böyle. | Open Subtitles | .. غير قادرة على آداء المهمّة المخصّصة .. في الوقت المحدد |
Eğer kendinizi yüzlerce kaynağı olan bir tür şehir gibi düşünüyorsanız o halde, mesela korktuğunuzda, uzun vadeli hedeflerinizi iptal edebilirsiniz, ama daha derin düşünebilir ve tamamen o belirli hedefi nasıl başaracağınıza odaklanabilirsiniz. | TED | ولذا إذا كنت تعتقد بنفسك كنوع من المدينة بمئات الموارد، ثم، مع أنك خائف، مثلا، ربما تقوم برمي أهدافك طويلة المدى، لكن ربما تفكر بعمق وتركز بالضبط على كيف يمكنك إنجاز ذلك الهدف المحدد. |
Belki de insanların makineden uzaklaşmasını sağlıyor ve tam da o aralıkta başka bir şey yapmalarına imkan sağlıyordu. | TED | ربما يسمح للناس بالإبتعاد عن أجهزتهم ويقومون بشيء آخر خلال الوقت المحدد. |
Yıllar sonra, Rand MacNally bir harita yayımlıyor; üzerinde, hiçliğin ortasındaki iki toprak yolun tam olarak aynı kesişiminde Agloe, New York var. | TED | وبعد عقود، أصدر راند مكنالي خريطة تضم أغلو نيويورك على نفس التقاطع المحدد للطريقين الترابيين، في مكانٍ قصي. |
Kuantum mekaniğinde bir parçacığın tam konumu ve tam hızından söz etmek anlamsızdır. | TED | في ميكانيكا الكم، الموقع المحدد والسرعة المحددة لجسم ما لا معنى لهما. |
Şelalenin çok uzağına gitme, tam vaktinde orada olacağım. | Open Subtitles | لا تتجولين بعيداً عن الشلال , وكوني هناك في الوقت المحدد |
Biz de tam o saatte tam orada olacağız. | Open Subtitles | هذا هو المكان الذي ينبغى أن نكون به في ذلك الوقت المحدد. |
Burası Pelham 1-2-3. tam zamanında başardınız, değil mi? | Open Subtitles | هنا بيلهام 123, لقد وصلت في الوقت المحدد بالضبط اليس كذلك؟ |
Ameliyat için tam zamanında geldin, Doktor. | Open Subtitles | أتيت في الوقت المحدد للجراحة أيها الطبيب |
Bilirsiniz, bu araba mezarlığının yerleşimi ve belirli yapılara yakınlığı eğer bir tuzak kuracaklarsa sanırım tam şu anda yaparlardı. | Open Subtitles | بالحكم على تصميم فناء الخردة هذا وعلى قرب البناء المحدد فإنهم إذا كانوا سينصبون فخاً |
İkimizin de hizmet ettiği harika kadının onuru için, bunları zamanında teslim ettiğinden emin olmalısın. | Open Subtitles | على شرف السيدة العظيمة التى نقوم بخدمتها نحن الاثنين يجب ان تتأكد ان يحصلا عليهما فى الموعد المحدد |
Kodu girdikten 30 saniye sonra,... hedeflenen materyal belirlenen kargo bölmesine aktarılacaktır. | Open Subtitles | و خلال 30 ثانية من إدخالها سكون المهمات المطلوبة قد نقلت إلى مخزن الشحن المحدد |
belirlenmiş zamandan 8 saat 42 dakika öndeyiz. | Open Subtitles | ثمانى ساعات و 42 دقيقة متبقين من الوقت المحدد |
Bana bunun olduğu zamana dair kesin bir bilgi veremiyorsun ama bunun gece 10 ile gece yarısı olduğuna inanıyorsun. | Open Subtitles | اذا لا يمكنك ان تعطيني الوقت المحدد الذي حدث فيه هذا لكنك تعتقد انه حدث بين 10: 00 ومنتصف الليل |
Paris'te her şeyi gördük, ve programa uygun gidiyoruz. | Open Subtitles | لقد رأينا كل شيء في باريس، ونحن في الموعد المحدد. |
Lütfen saat 3'de kesinlikle Belirtilen yerde olun. | Open Subtitles | ارجوا الحضور في المكان المحدد في الثالثه تماما |