"المدقع" - Translation from Arabic to Turkish

    • aşırı
        
    Ama bize en çok dokunan insanlar ve oradaki aşırı yoksulluktu. TED لكن أكثر شئ أثر فينا، في الواقع، كان الناس، والفقر المدقع.
    Görüyorsunuz, sadece aşırı yoksulluk dünyanın asıl sorunu değil. TED أترون، فالفقر المدقع ليس هو الأمر العالمي الوحيد في أصله.
    aşırı yoksulluğa karşı savaşta dayanabileceğimiz üç adet kaldıraç var. TED أنا اؤمن أنه فى نضالنا ضد الفقر المدقع هنالك ثلاث عتلات قوية نستطيع الاتكاء عليها.
    aşırı yoksullar arasında, çocukların üçte biri hayat boyu yemek eksikliğinden kalıcı olarak yetersiz büyüyor. TED واحد من كل ثلاثة اطفال بهذا الفقر المدقع غير مكتمل النمو نتيجة لحياة من الطعام الضئيل
    Bunu birkaç ay sonra bir hedefe dönüştürdük: 2030'a kadar aşırı fakirliği yok etmek ve paylaşılan refahı arttırmak. TED بعد بضعة أشهر، حولنا البيان إلى هدف: إنهاء الفقر المدقع بحلول عام 2030، تعزيز الرخاء المشترك.
    Singapur'da doğduğum zaman, ki o zamanlar fakir bir İngiliz kolonisiydi, 1948 yılında, o zamanlar, insanlığın yaklaşık dörtte üçüyle benzer bir şekilde, aşırı yoksulluk yaşadım. TED عندما ولدت في سنغافورة التي كانت وقتها مستعمرة بريطانية فقيرة في 1948، جربت؛ كثلث البشر وقتها، الفقر المدقع
    Ne kadar aşırı olacağını bekleyip görmemiz gerek. Open Subtitles ونحن الآن في حاجة إلى الانتظار و مشاهدة كيف أنها ستكون المدقع.
    200 yıl önce, dünya nüfusunun %90'ı aşırı yoksullukla geçiniyordu. TED قبل 200 سنة، %90 من سكان العالم عانوا من الفقر المدقع.
    Siyasi liderler "takmamazlık"' gösterebilirler. Çünkü iklim değişikliği ve aşırı yoksulluğun etkisi direk bizim kıyımıza vuruyor. TED يجب على الساسة أن يهتموا “أحم" لأن أثر التغير المناخي والفقر المدقع يطرق بابنا مباشرة.
    Ayrıca dünyanın büyük bir kısmı eşi benzeri görülmemiş bir barış döneminde; dünya genelindeki aşırı yoksulluk oranları düşmeye devam ediyor ve çoğu Asya'da olmak üzere toplam iki milyardan fazla insan yaşam standartı konusunda ciddi artış yaşamış durumda. TED فرغم كل شيء، قد عاشت مناطق كبرى من العالم في سلام؛ ومعدلات الفقر المدقع حول العالم في تناقص؛ وأكثر من ملياري شخص، لا سيما من آسيا، يظهرون تطورًا مدهشًا في مستويات معيشتهم.
    1999'da, Küresel Şahit petrol şirketlerine... ...anlaşmalardaki ödemeleri şeffaf bir şekilde yapma çağrısı yaptığında, bu küçük düşünceye aşırı bir toylukla... ...güldüler. TED وفي عام 1999، عندما دعا "الشاهد العالمي" لشركات النفط لجعل المدفوعات على صفقات شفافة، حسنا، بعض الناس ضحك على السذاجة المدقع تلك الفكرة الصغيرة.
    2000 yılına gelindiğinde Çin’in nüfusunun sadece yüzde 20’si aşırı açlık sınırında yaşıyordu ki bu Batı’nın kabul etmede zorlandığı insan hakları kayıplarına rağmen kuşkusuz büyük bir başarıydı. TED وبحلول العام 2000، فقط 20 % من سكان الصين يعيشون تحت مستوى خط الفقر المدقع -- إنها قفزة هائلة، معترفين أنها كانت على حساب بعض الحقوق المدنية والتي من الصعب القبول به في العالم الغربي.
    Dosya kaydı. Hasta aşırı çalkalanma gösteriyor. Open Subtitles المريض يظهر التحريض المدقع.
    O zamanın, ismi lazım değil, Avusturalya Dışişleri Bakanı ile görüşme yapmıştım.. (Alexander Downer) (Gülüşmeler) Kapalı kapılar ardında, aşırı yoksulluğun son bulması için onunla hislerimi paylaştım. TED كنت في اجتماع مع من كان في حينه وزير خارجية أستراليا والذي لن أسميه [ألكسندر داونر] (ضحك) وخلف الأبواب المغلقة شاركت شغفي معه لإنهاء الفقر المدقع.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more