16 yaşında araba kullanmasına izin vermek gibi sorunları bir kenara bırak. | Open Subtitles | تتجنب تلك المسائل الأبوية الصعبة كتركه يقود سيارة بسن 16 أم لا |
Gazetede personellerle ilgili bir takım sorunlar olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | لقد لاحظت ان هناك بعض المسائل المتعلقة بالموظفين في الصحيفة |
- Askerî bir daire, tahminimce. Davada dış ilişkilerle ilgili bazı hassas meseleler geçiyormuş. | Open Subtitles | قالوا بأن القضيّة تتضمّن بعض المسائل الحساسة بالعلاقات الأجنبيّة |
Ortalama vatandaşlar günün kritik meseleleri hakkında karar vermek üzere jüri heyetliğine seçilirdi. | TED | غالباً ما يتم إختيار مواطنين عاديون لهيئات المحلفين ليقرروا المسائل الحرجة لليوم |
Böyle konularda büyük bir tecrübeye sahibim ve önemli bir mesele var diyorsam... | Open Subtitles | إن لي خبرة في هذه المسائل و لو أري أن هناك مسائل |
Ama ben senin bu tür sorunlarla ilgilendiğini hiç düşünmemiştim. | Open Subtitles | لم أكن أعلم مسبقا أنّك مهتم بهذا النوع من المسائل |
Demek bu 1936 senesinde uluslararası önem taşıyan sorunları tartışma fırsatımız olacak. | Open Subtitles | وبالتالي لدينا مناسبة لمناقشة المسائل ذات الطبيعة الدولية |
İlginç hukuki sorunları işliyoruz. | Open Subtitles | لكنها تجلب بعض المسائل القانونية المثيرة |
Erteleme süresinde elimizdeki sorunları gözden geçirme şansı buldum. | Open Subtitles | في وقت الراحة، حصلتُ على الفرصة لمراجعة جميع المسائل التي بيديّ. |
Dolayısıyla bunlar siyasette gözetmemiz gereken türde sorunlar, ekonomik kalkınma yardımı arttırmalıyız. | TED | فمثل هذه المسائل هي التي تتطلب منا زيادة جهودنا الدبلوماسية وزيادة معونتنا الاقتصادية الإنمائية. |
Aslında küçük sorunlar olabilir, çünkü o sen ve Morgan'ı biliyor. | Open Subtitles | يمكن ان يكون هناك بعض المسائل ، ولو انها تعرف عنكِ ومورجان |
İkiniz arasında belli ki sonuçlanmamış bazı meseleler var... | Open Subtitles | من الواضح أنتما الاثنان بعض المسائل التي لم تحل, |
Babanla olan, kendi kimliğinle olan gerçekte senin ne yapmak istediğinle ilgili meseleler bunlar incelenmesi gereken şeyler. | Open Subtitles | أترى, هذه المسائل مع والدك إضافة لهويتك الذاتية إضافة لما تريده حقاً لنفسك هذه الأمور, يجب أن يتم النظر بها |
Şimdiye kadar konuştuğumuz karmaşık zor meseleleri çözmeye çalışırdım senin hayatında yaptığın gibi onları göz ardı etmezdim. | Open Subtitles | سأستمر بالتعامل مع المسائل الصعبة التي كنا نتحدث بشأنها لا أن أقوم بدسها تحت السجادة |
Jedi'lar bir asker olarak hareket ettikleri sürece bunun gibi iç meseleleri dahi Şansölye'ye bildirmek zorundayız. | Open Subtitles | يجب أن نقدم تقريرنا للمجلس حتى في المسائل الداخلية مثل هذه |
Bu bölgenin insanı ufak bir şeyden alınıp bunu 50 yıl boyunca... mesele yapmayı çok sever. | Open Subtitles | فهنا يفضلون تحويل المسائل البسيطة إلى مشاكل ضخمة و يثرثرون بخصوصها 50 عاماً على الأقل |
Devam eden bir çaba, sürekli neyi bildiğimizi düşündüğümüzü sorgulayan bir süreç, sorunlarla düşüncelerle güreştiren bir süreç. | TED | وهو يتضمن صراعا دائما، تساؤلا دائما لما نعتقد أننا نعلمه، تصارعا مع المسائل واﻷفكار. |
Sadece tek bir kişi yok gibi gözüküyor. Bu sorunların önemli olduğunu düşünen, | TED | ويبدو أنّ هناك أكثر من شخص واحد يؤمن بأهميّة المسائل التي سأطلعكم عليها |
Görünüşe göre ruhani meselelerde biraz bilgi sahibiymiş. | Open Subtitles | يبدو انها تعلم بعض الأمور عن المسائل الروحية |
Parlamento üyeleri yalnızca önemli meselelerle ilgilenirler. | Open Subtitles | عضو البرلمان فقط هو من يتعامل في المسائل ذات الأهمية |
Bu alandaki yasal konular hakkında da oturup düşünmek zorundayız. | TED | وعلينا أيضاً أن نفكر في المسائل القانونية في هذا المجال. |
Çok daha fazla problem çözebileceksiniz. | TED | فيمكنا ان نقوم بتدريس الكثير من المسائل الرياضية .. |
Bazı konularda mahkeme emirler vermeyi ve bunlara itaat edilmesini uygun buldu. | Open Subtitles | في بعض المسائل البلاط يرَ أنّه من الملائم إعطاء الأوامر ويتوقع الطاعة. |
Yasal meselelerden bu kadar anladığına göre karakola düzenli uğruyor olmalısın. | Open Subtitles | رؤيتك وأنت تعرف مداخل ومخارج المسائل القانونية،لابد أنك منتظم عند الشرطة |