"المساومة" - Translation from Arabic to Turkish

    • pazarlık
        
    • ödün
        
    • pazarlığa
        
    • uzlaşma
        
    • uzlaşmaya
        
    • uygunsuz
        
    • uzlaşmayı
        
    Hayır, hayır, hayır, pazarlık yapamazsın, Eric. Burada komuta bizde. Open Subtitles لا، لا، لا، لا يمكنك المساومة إيريك، فنحن المُسيطرون هنا
    - Eğer harçlığımı artırırsan, pizza almak için pazarlık yapmak zorunda kalmam. Open Subtitles لن أضطر إلى المساومة في المحل بحيث أستطيع أن أشتري لفافات البيتزا
    Yerinde olsam pazarlık durumumun ne kadar zayıf olduğunu düşünürdüm bir. Open Subtitles لو كنتُ مكانكَ، لدرستُ جيداً مدى ضآلة موقفي الحالي لأجل المساومة.
    Koşullar çok zor, ama AMBE'nin ise yaramış prensiplerinden ödün vermemiz söz konusu olamaz. TED الشروط صعبة و لكننا لا نستطيع المساومة على هذه المبادئ التي أنجحت آيمز
    İkimizden birinin pazarlığa ihtiyacı olması durumunda bir sigorta mukavelesiydi. Open Subtitles لقد كانت وسيلة تأمين في حالة لو أراد أحدنا المساومة
    Ama bir adamı soylu yapan uzlaşma yeteneğidir. Open Subtitles لكنها القدرة على المساومة هي بالضبط ماتجعل الرجل سيدا
    O senin hareketinin asaletini takdir edemiyorsa mizacının güzelliğini bir pazarlık silahı olarak kullanıyorsa demek ki mertliğine ve asaletine asla değmez. Open Subtitles و أذا لم تقدر سلوكك النبيل أذا أستعملت طبيعتك الجميلة سلاحاً في المساومة
    Ve pazarlık yapma. Ne teklif ederse kabul et. Open Subtitles و إياك و المساومة, اقبلي بما يعرضه و كفى
    pazarlık yapmalarını sağlamak için. Open Subtitles مثل 12000 دولار أو 10000 دولار، وكان ذلك من أجل المساومة
    Adam bir Arap taciri gibi pazarlık etmeyi seviyordu üstelik iki kat daha cingözdü. Open Subtitles العجوز يعشق المساومة كما التجار العرب وكان شديد الفطنة
    Böylece kolektif pazarlık çalışan adamları koruyor. Open Subtitles لذا، أن قوة المجموعة المساومة سوف تحمي العمال.
    Tekrar pazarlık masasına dönüp, caddeleri çöplerden temizlemeye çalışalım. Open Subtitles حَسناً، دعنا نُحاولُ ويَحْصلُ على كُلّ شخصِ عُدْ إلى منضدةَ المساومة
    Çekim, pazarlık etme, teslimiyet ikramiye, bardağı taşıran son damla araf, yüzleşme, küsme! Open Subtitles الانجذاب ، المساومة ، الخضوع الفوائد ، نقطة التجريح العذاب ، المجابهة ، النتائج العرضية
    - İnkar isyan, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Open Subtitles الإنكار , الغضب , المساومة الاكتآب , القبول
    Burada eğlenmiyorum Gwen. pazarlık yapmak istiyorsan Morocco'ya git. Open Subtitles أنا لا أمزح يا جوين ، لو أردتِ المساومة فاذهبي إلى المغرب
    pazarlık işe yaramazsa, öfkemizi taşımak da zorlaşır ve bunalıma sürükleniriz çaresizliğe ta ki elimizden gelen her şeyi yaptığımızı kabul edene kadar. Open Subtitles وحين تفشل المساومة ويتجاوز الغضب قدرتنا على الكبت نقع فريسة الاكتئاب
    İnkâr, öfke, pazarlık depresyon ve kabullenme. Open Subtitles إنكار، والغضب, المساومة الاكتئاب، والقبول
    Evet, ve muhtemelen pazarlık ederek vakit kaybetmek istemezsin. Open Subtitles نعم, و على الأغلب لا تريد تضييع الوقت في المساومة
    Biliyor musun, ödün vermekten bıktım? Open Subtitles كلا ، أتعرف ماذا ؟ أنا متعبة جداً من المساومة
    Ne kadar uzun dayanırsan, pazarlığa o kadar şansın olur. Open Subtitles إذا تحملت كل ضغوطهم سيبدأون بالتفكير في المساومة
    Eminim Arthur uzlaşma faziletine erişecektir. Open Subtitles أنا متأكد ان آرثر سيقتنع بمزايا المساومة
    Ama eğer uzlaşmaya yanaşmazsanız, şimdi bu garantiyi geri alıyorum. Open Subtitles أتراجعالآنعن ذلكالضمان.. مالم تكن تنوي المساومة
    Bence bir değil, yirmi uygunsuz pozisyondayım. Open Subtitles وأعتقد أنني في حوالي 20 مواقف المساومة.
    Hiçbir zaman kavrama abone olmadım. Bu evlilik uzlaşmayı öğrenmekle ilgilidir. Open Subtitles لم أكن موافقاً قط على أنّ الزواج يعني تعلم المساومة

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more