"المشابهة" - Translation from Arabic to Turkish

    • benzer
        
    • benzeri
        
    Virüsün ilk evrelerinde görülen bazı yan etkilere benzer şeyler yaşayabileceğinizi hatırlatmak isterim. Open Subtitles سأذكّركم بأنّكم ستواجهون من المحتمل بعض الآثار الجانبية المشابهة ، للمراحل المبكّرة للفيروس
    Sanırım, yüzlerce İngilizce fiilin bu ve buna benzer şekilllerde farklı birçok analizinden ortaya çıkan bir dizi ilginç sonuca varıyoruz TED في الواقع، هنالك عدة إستنتاجات مشوقة، على ماأعتقد، من هذا التحليل ومن الكثير من أنواع التحاليل المشابهة من مئآت الافعال الإنجليزية.
    Pekala pilleri denetleyen kodları bulamayabilirim ama buna benzer birçok şey var. TED قد لا أعثر على البرمجة المُتَحَكِّمَة بالبطارية، لكن هناك الكثير من الأشياء المشابهة لذلك.
    Dünya benzeri dünyaları bulan nesil olarak bizi tanımlayacağını düşünüyorum. TED وسوف ينظرون للوراء إلي كل واحد منا على أننا الجيل الذي وجد الكواكب المشابهة للأرض.
    İnanılmaz olan, ayakkabılardaki plastiklerin yerini alabilecek köpükten, deri benzeri materyale kadar her türden yapıyı, yaşayan organizmaları kullanarak, hayvanlar olmadan üretebiliyoruz. TED ممّا يثير الدهشة أنّنا نستطيع أن ننتج جميع أنواع المركّبات باستخدام كائنات حيّة، من الرغوات التي تستطيع أن تحلّ محلّ البلاستيك في الأحذية، إلى المواد المشابهة للجلود دون الحاجة للحيوانات في ذلك.
    Editörlükteki uzun tecrübelerim beni geçmiş ve geleceğin utandırıcı anılarına ve benzeri oyunlarına sürüklerken inanıyorum ki siz sevgili okuyucular bir süre daha sabredebilirseniz bu deliliğin hikayesinde bir düzen olduğunu göreceksiniz. Open Subtitles خبرتي الواسعة كمحرر أودتني لرؤية أحداث ماضي موجّهة وومضات مستقبلية وكُل الخدع المشابهة أعتقد أنَّهُ لو كانَ عندكَ بعض الصبر
    Peseshet daha önce benzer sokmalar görmüş ve ne yapacağını biliyor. TED لقد شهدت بيسشيت العديد من اللدغات المشابهة وهي تعرف تماماً ما الذي يجب عمله.
    benzer resimler gerçekten de benzer arka planlara, benzer yüz açılarına sahip hatta bazılarında dilleri dışarıda. TED الصور المشابهة ذات خلفيات متماثلة بنفس إتجاهات الوجوه بل بعضهم كان بلسانه إلى الخارج
    Buna benzer bir çok ölümün uyuşturucuyla ilişkisi çıktı. Open Subtitles هناك الكثير من الوفيات المشابهة كانت لها علاقة بالمخدرات
    Son 2 yılda, Hale cinayetine benzer suçları aramanı istiyoruz Open Subtitles نريدك ان تتحققي من الجرائم المشابهة لمقتل آل هايل في اخر عامين
    benzer vakalar diğer pek çok ülkede yasaldır. Open Subtitles القضايا المشابهة لقضيتنا هي قانونية في دول العالم الأخرى
    Buna benzer birçok şey oldu ve ben endişelenmeye başladım. Open Subtitles ،والكثير من الأمور المشابهة لهذه وبدأت أشعر بالقلق
    Ve o zaman benimkine benzer bir ruhla tanıştığımı biliyordum. Open Subtitles وعلمت وقتها أننى كنت قد التقيت بروح المشابهة
    1980'lerde, farklı lehçeler konuşan benzer ağ adaları tüm Avrupa ve ABD'ye yayıldı, uzaktan erişim mümkün ama eziyetliydi. TED في الثمانينات، برزت جُزرٌ من الشبكات المشابهة تتخاطب بلهجاتٍ مختلفة في جميع أنحاء أوروبا والولايات المتحدة ، جاعلةً الوصول عن البعد ممكنًا لكن شاقًّا
    Sonuçlar önemli olsa da ne olursa olsun pek çok benzer teklifin dünyanın her tarafında devam edeceğine eminim. TED وعلى الرغم من أهمية ما سينتج عنه، فالأمر لن يتوقف عند هذا المشروع فحسب، بل سيتبعه العديد من الاقتراحات المشابهة حول العالم.
    Yani CRISPR ve benzeri araçlar bize gerçekten bazı fırsatlar sunuyor; etkisi yüksek müdahelelerde bulunarak, mevcut ilerlememize ek olarak kullanabileceğimiz ve sıfıra ulaşmamızı sağlayacak türden gerçek yaşam fırsatları. TED ولذا، كرسبر والأدوات المشابهة له تتيح لنا بعض الفرص الحقيقية... فرص حقيقية لكي نملك تدخلات عالية التأثير يمكننا استخدامها بالإضافة إلى ما لدينا الآن حتى نستطيع القضاء على المرض.
    Şunun farkına varmalıyız ki; Afrika'daki mantıklı ve demokrat insanlarla ortak amaçlar etrafında birleşmezsek, El Kaide ve benzeri grupların Afrika'da ilerleme tehlikesi büyüyecektir. TED و يجب علينا أن ندرك أننا إذا لم نتواصل مع كل مَن له صوتٍ واعٍ و ديموقراطي في إفريقيا، لنعمل معاً لأهدافٍ مشتركة، فإن خطر تطوُّر "لقاعدة" و المنظمات المشابهة لها في إفريقيا سيكون كبيراً للغاية.
    Bu hikayeden ve benzeri bir düzine benzer hikayeden esinlenerek ben ve takımım buna lokal bir çözüm gerekli olduğunun elektrik olmadan da çalışacak, bir anne veya doğumların çoğunun hala evde olduğu düşünülünce bir ebenin basitçe kullanabileceği bir şeye ihtiyaç olduğunun farkına vardık. TED من وحي هذه القصة ، والكثير من القصص المشابهة مثل هذه، أدرك فريقي وأنا أن ما نحتاجه هو حلول محلية، شئ ما يستطيع العمل بدون كهرباء، بسيط للغاية تستطيع أم أو القابلة إستخدامه، نظراً لأن غالبية الولادات تحدث في المنازل.
    Hep böyle hissetmişimdir, ama böyle olduğunu şöyle anladım, yıllar önce Kaliforniya'daki ailemin evindeki merdivenleri çıkarken, oturma odasının pencerelerine bakıyordum ve 20 metrelik alevlerle sarıldığımızı gördüm, Kaliforniya tepelerinde ve benzeri yerlerde sıkça meydana gelen yangınlardan biriydi. TED وهذا هو ما أَحسست به دوماً، ولكني أدركت هذا الإحساس، على الواقع، قبل بضع سنوات حينما كنت أصعد السلم في منزل والداي في كاليفورنيا، ونظرت من خلال نوافذ غرفة الجلوس ورأيت أننا كنا مطوقين بلهيب يعلو 70-قدمًا، احدى تلك الحرائق التي تندلع بانتظام في تلال كاليفورنيا والعديد من الأماكن المشابهة الأخرى.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more