-İnşallah! [Piri] Allah'ın yardımı ve sizin mutlak gücünüzle Hünkâr'ım. | Open Subtitles | إن شاء الله، بعون الله وبقوتكم المطلقة يا جلالة السلطان |
Demek istediğim, demokrasiye mutlak ihtiyacın duyulduğu zamanda güçlerini kötüye kullanmadılar. | TED | أعني، في الوقت الحاسم من أجل الحاجة المطلقة للديمقراطية، لم يقوموا باساءة إستخدام سلطتهم. |
Evet. Mary Astell: Eğer devlette mutlak egemenlik gerekli değilse, nasıl oluyor da ailede gerekli oluyor? | TED | ماري استل: إذا كانت الوحشية المطلقة غير مهمة في الولاية كيف يتأتى لها في العائلة؟ |
Bu Nihai Gücün gücünün bizi delirtmek olduğunu düşünmeye başlıyorum. | Open Subtitles | أنا بدأتُ أعتقد أن قوة القوة المطلقة ستقودنا إلى الجنون |
Yeni boşanmış halam bize taşınmıştı ve onunla aynı tuvaleti paylaşıyorduk. | Open Subtitles | عمتي المطلقة حديثاً، اضطرت القدوم للعيش بصحبتنا، وكنت أشاركها استخدام المرحاض. |
sonsuz merhamet adına ortak bir sonu paylaşmama ayrıcalığına hak kazandınız. | Open Subtitles | بالاستناد الى الرأفة المطلقة تم منحك فرصة واحدة اخيرة |
Bütün yolları Galileo'ya geri getiren iyi kurulmuş görecelik kuralı, mutlak hareketin tanımlanamayacağını söylüyordu. | TED | الراسخ جبداً مبدأ النسبية، بالرجوع كليّاً إلى جاليلو ذكر أن الحركة المطلقة لا يمكن تعريفها. |
Ancak aynı zamanda iyi kurulmuş olan elektromanyetik teori, mutlak hareketin var olduğunu iddia ediyordu. | TED | ومع النظرية الكهرومغناطيسية، هي أيضاً راسخة، أكدت أن الحركة المطلقة موجودة. |
mutlak itaat etmeye zorlayan bir güç. | Open Subtitles | القدرة على إعطاء الاوامر . القوة التي تفرض الطاعة المطلقة |
mutlak adalet için tuhaf bir saplantısı vardı. | Open Subtitles | كان مهووسا بصورة غريب بالرغبة في العدالة المطلقة |
Hükümetim bunu küstah bir girişim olarak görüyor uzayın tam bir kazanç ve mutlak kontrolü onların askeri amaçlarıdır. | Open Subtitles | حكومتي ترى هذه كمحاولة صارخة لكسب السيطرة المطلقة و لبكاملة للفضاء نفسه للأغراض العسكرية |
"Ama şimdi sizlere teşekkür etmek için mutlak bir arzu duyuyorum." | Open Subtitles | وأشعر الآن بالرغبة المطلقة لأن أقول شكرا لك |
Zalimler, altındakilere hayvanlarmış gibi davranan, mutlak itaat isteyen. | Open Subtitles | التيرانتس، كانوا يعاملوا رعاياهم مثل الماشية، يطلبوا الطاعة المطلقة |
Kim Nihai bedel riskini alıp muhtemel Nihai ödül için gönüllü olacak. | Open Subtitles | والتي على استعداد أن تخاطر بالسعر المطلق من أجل إمكانية المكافأة المطلقة |
Bu daha kabul edilebilir, ama buda hala Tanrı'yı Nihai ahlaki sorumluluğu ile bırakıyor. | TED | يبدو هذا مقبولاً بدرجة أكبر, لكن تبقى على كاهل الرب المسئولية الخلقية المطلقة. |
Büyük Bariyer, evrensel korkuların Nihai dışa vurumudur. | Open Subtitles | الحدّ الأعظم هو الإبانة المطلقة لمخاوف هذا الكون. |
Benim sosyal çevremde, boşanmış kadınlar hoş karşılanmıyor | Open Subtitles | في دائرتي الاجتماعية المرأة المطلقة يعبسون فيها |
İnsanların alay ettiği iki klişe insandan biri gibi hissettim umutsuz ve başkasının eşine göz koyan boşanmış kadın. | Open Subtitles | أشعر أنني واحدة من أولئك الأشخاص التقليديين الذين يسخر الناس منهم المطلقة المفترسة البائسة |
Bunca ünlü misafirin önünde yeni evlilere sonsuz mutluluk diliyorum. | Open Subtitles | مثل هولاء الحضور اللامع أتمنى للمتزوجين حديثاً، السعادة المطلقة |
Kendini bu hâle sokan, acınası dul kadın. | Open Subtitles | المطلقة المثيرة للشفقة التي سلّمت نفسها الى هذا |
"Güç insani bozar, tam güç de tamamen bozar" derler. | Open Subtitles | انها تخبرك بان القوة تفسد وان القوة المطلقة تفسد بالتاكيد |
Yetenekli olduğu tek şey bu duygusal denklemin kesin değerini hissetmek. Kendinizden ne kadar uzağa fırlatıldığınızın tam mesafesini hissetmek. | TED | والشيء الوحيد الذي يمكن إحساسه هي القيمة المطلقة لهاته المعادلة العاطفية، وهي المسافة ذاتها التي كنتم فيها بعيدين عن أنفسكم. |
Şu boşanma ona... yakışıklı ve çok iyi bir dinleyici olan bölge müdürünü gösterdi sadece. | Open Subtitles | المطلقة الهشة تسلم نفسها لمدير المكتب الوسيم |
İsteseniz de istemeseniz de radikal şeffaflık ve algoritmik karar verme hızla geliyor ve hayatınızı değiştirecek. | TED | شئتم أم أبيتم، الشفافية المطلقة وخوارزميات اتخاذ القرار ستتغلغل سريعا في حياتكم، وستغير حياتكم. |
İlk denememizde, 300'ün üzerinde doktor, tam şeffaflık vaadinde bulundu. | TED | أثناء مرحلتنا التجريبية الاولى، أكثر من 300 طبيب التزموا بميثاق الشفافية المطلقة. |