| O zaman da tüm sürprizi kaçardı, öyle değil mi? | Open Subtitles | ولكن هذا من شأنه أن يُفسد، المفاجأة الآن، أليس كذلك؟ |
| Hem büyük sürprizi mahvetmek istemezsin. | Open Subtitles | بجانب أنك لاتريد أن تفسد المفاجأة الكبيرة |
| Çok soru soruyorsun. sürprizi istiyor musun, istemiyor musun? | Open Subtitles | أنت تسألين كثيرا هل تريدين المفاجأة أم لا؟ |
| Komutan Lassard, şimdi söylersem, sürprizin tadı kaçar. | Open Subtitles | كومديت. لاسارد، إذا أخبرتُك، هتفسد المفاجأة. |
| Üniversitesinde Fabian Monrose'nin laboratuvarında yaptıkları ve baktığınızda sezgisel bir şey ama şaşırtıcı türde. | TED | كان هذا مختبر فابيان مونسورس في جامعة كارولينا الشمالية، وما فعلوه كان شيء بديهي بمجرد رؤيته، لكن فيه نوع من المفاجأة. |
| Japonlar, savaş alanlarının süpriz üstadları, bu kez faka basmıştı. | Open Subtitles | اليابانيون، سادة حرب المفاجأة قد تم أخذهم على حين غرة |
| Güzelim sürprizi yine bozdum mu? | Open Subtitles | هل تهدر فقط المفاجأة الكاملة عليّ ثانية ؟ |
| Artık çıkmalıyız. sürprizi mahvedeceğiz. | Open Subtitles | يَجِبُ أَنْ نغادر حسناً لقد أفسدت المفاجأة |
| Ali'yi ararlar, sürprizi kaybederiz. Tabi içerde olduğunu varsayarsak. | Open Subtitles | ان اتصلوا به وفقدنا عنصر المفاجأة بافتراض انه بالداخل |
| Prenses Mia'nın özel sürprizi sayesinde. | Open Subtitles | شكرا للأميرة ميا على المفاجأة الخاصة التي أعدتها لنا |
| Hayır, o sürprizi Brucie'nin klozetine bıraktım. | Open Subtitles | لا هذه هى المفاجأة التى تركتها فى مرحاض بروسي |
| sürprizi bozmayayım o zaman, seni harika şeyler bekliyor. | Open Subtitles | حسناً، لن أفسد المفاجأة يا إلهي، أنت غريب |
| sürprizin bu olduğunu bilseydim, bütün kitaplarımı yakabilirdim. | Open Subtitles | لو عرفت بأن هذه هي المفاجأة لحرقت كل كتبي |
| Ama gerçekten en şaşırtıcı olan, ormanın içinde bağlantı olmasıydı. | TED | المفاجأة الحقيقية، وهي شيء كبير، أنه كان هناك تواصل في الغابة. |
| Ben, büyük süpriz, 10 ay kadar sonra ortaya çıktım. | Open Subtitles | و أنا, المفاجأة الكبرى, تأتي بعد ذلك بحوالي 10 أشهر |
| ani pişirme güdüm yüzünden yumurta ve un almaya gidiyordum. | Open Subtitles | كنت في الخارج لأحضر دقيق و بيض لرغبتي المفاجأة للخبز |
| Eminim güvendikleri şey budur... şaşırtma unsuru. | Open Subtitles | أنا متأكدة أن هذا ما يعتمدون عليه.. عنصر المفاجأة ..حقاً؟ |
| Ve sürprize bak, çocuk, bisikletçilerle işbirliği içindeymiş. | Open Subtitles | والمفاجأة , المفاجأة الفتي يتعاون مع سائقي الدراجات النارية |
| Sonra bandı çıkaracağım. Önce bir sürprizim var. | Open Subtitles | أولاً المفاجأة ثم سأنزع الكمامة في وقت لاحق |
| Hükümetinizin yardımıma ihtiyacı olduğunu duyunca biraz şaşırdım. | Open Subtitles | تخيل المفاجأة عندما علمت ان حكومتك تريد مساعدتى |
| En Güzel hediye sürprizdir. | Open Subtitles | ومن سيأخذها؟ افضل انواع الجوائز هي المفاجأة. |
| Yerin altındakilerin ne olduğunu biliyorsun ama lütfen sürprizimi bozma. | Open Subtitles | أعرف أنكِ ترين ما تحت الأرض ، لكن لا تفسدي المفاجأة |
| Doktor senin içinden güzel bir sürpriz çıkarınca aynısı olacak. | Open Subtitles | سيكون نفس الأمر، عندما تقوم الطبيبة بسحب المفاجأة الجميلة منكِ |
| Neden bilmiyorum ama aniden ağzını ağzıma yapıştırmak istedim. | Open Subtitles | ،لا أعرف لماذا لكن واتتني هذه الرغبة المفاجأة لوضع فمي بفمكِ |
| Evindeyken yüzünde olan şey şaşkınlık değildi. | Open Subtitles | حينما كنتَ بالمنزل وعلمتَ بأمر العلاقة، لم يظهر على وجهكَ المفاجأة. |
| Bu da onu sürprizden, korkudan üzüntüden, yaşama merakından uzak tutuyordu. | Open Subtitles | ينبغي قطع الطريق عليه من المفاجأة الرعب والحزن والتعجب من الحياة |