Gelen hayvanlar arasında en başarılı olanlardan biri olan lamanın ironik bir şekilde kuzeyde nesli uzun süre önce tükendi. | Open Subtitles | من بين العبورات ، الناجحة ، كان عبور اللاما من المفارقة الآن ، أن اللاما لا وجود له في الشمالية |
Isin ironik tarafi su ki, tabii ki Angela istedigi herseyi yapabilir, cunku biliyorsunuz ki o hic ama hic bir zaman Vikipedi'nin kurallarina karsi birsey yapmaz. | TED | لكن المفارقة هي، بالطبع، أن أنجلا يمكن أن تفعل هذا لأنها الشخص الوحيد الذي تعرف أنه لم ولن يخالف أي قاعدة لويكيبيديا. |
Sözlü ironi ise, bir şey söylerken aslında bunun tam tersini kastetmektir. | TED | المفارقة اللفظية هي عندما يقول شخص شيئا ، ولكنه بالحقيقة يقصد عكسه. |
Ama ironi şu, yalnızca kısıtlamalarımız fark ederek gerçekten onların üstesinden gelebiliriz. | TED | ولكن المفارقة أن أنه فقط بتعرفنا على قصورنا وعوائقنا يصبح بإمكاننا تجاوزها. |
Bu yüzden, bu paradoksu önleyecek bir şeyin her zaman gerçekleşeceğini düşünüyorum. | Open Subtitles | لذا أعتقد أن شيئا ما سيحدث دائماً لمنع حدوث هذه المفارقة |
İroniyi fark etmekle kalmıyorum, onu kabulleniyorum. | Open Subtitles | أنا لا أرى المفارقة فحسب، بل إنني أتقبلها. |
İronik olarak, gece kulübünün o gürültülü, duman kaplı.... ortamında, Eudora Fletcher davada büyük bir ilerleme sağlayacak, son derece akıl dolu ve yaratıcı bir plan geliştirir. | Open Subtitles | المفارقة ، أنه في هذه الأجواء الصاخبة والمزعجة.. في الملهى إلا أن الدكتورة فليتشر.. خطرت لها فكرة مبتكرة وذكية.. |
- İronik olan bunu onlar tartışıyorlar ama sen benim üstüme kalıyorsun. | Open Subtitles | المفارقة هو بينما هما يناقشا حول من تكون معه، فستكون معي |
Ağır görünümüne rağmen yaya olarak gelmemesi çok ironik. | Open Subtitles | وليس مشياً هذه المفارقة نظراً لبراعة قدميه الثقيلتين |
-Dedektif Taylor'ın prosedüre aykırı hareket ettiniz diye sizi birkaç kez haşlamasından sonra kendisini aynı durumda bulması biraz ironik bir durum. | Open Subtitles | جدل المفارقة أن المحقق أزعجك في أكثر من مناسبة لإنتهاك إجراء والآن يجد نفسه في الموضع |
İroni ise seni öldürecek kişi, o adamın kızı olacak. | Open Subtitles | المفارقة يجري انها سوف تكون ابنته الذي يضع لك موتك, |
Bana göre Facit'in hikâyesindeki ironi Japonya'dan ucuz, küçük elektronik hesap makineleri alan Facit mühendislerinin kendi hesap makinelerini çifte kontrol etmek için kullandıklarını duymaktı. | TED | بالنسبة لي ، المفارقة في قصة فاسيت هو أن تسمع أن مهندسين فاسيت، اشتروا آلات حاسبة إلكترونية بسيطة ورخيصة في اليابان. استخدموها لتقييم آلاتهم الحاسبة. |
Elbette ironi şudur ki her büyük şirket küçük, girişimci bir şirket olarak başlamıştır. | TED | الآن، المفارقة هي، بالطبع، أن كل شركة كبيرة بدأت كشركة صغيرة المشاريع. |
Küçük yaştaki kız ve erkek çocukların fiziksel olarak oldukça benzer yapıda olması da ayrı bir ironi. | TED | حسنًا، المفارقة في هذه السن المبكرة، أن البنات والأولاد في الواقع متشابهين بدنيًا. |
Olabilir. Tardis bu paradoksu kaldırabilir. | Open Subtitles | ربما ينجح ذلك يمكن للتارديس تحمل المفارقة |
paradoksu önlemeniz zamansal fırtınanın çekilmesini sağladı. | Open Subtitles | منع حدوث المفارقة نتج عنه تراجع للعواصف الزمنية |
Bana Betlaham Still Şirketinin içinde barındırdığı ironiyi söyleyebilir misiniz? | Open Subtitles | قل لي المفارقة في اسم شركة "بيت لحم" للفولاذ |
Aranızda bu ironiyi anlayan var mı? | Open Subtitles | هل من أحد آخر يرى المفارقة هنا |
İroniye baksana, ne zaman derinlere dalıp beni hatırlasan aklına, suratına yaptığım talihsiz şeyler geliyor. | Open Subtitles | فكر بتلك المفارقة الآن في كل مرة ترى فيها إنعكاس صورتك فأنت تتذكر |
Paradoks, eşzamanlı olarak yukarı doğru uzanıp aşağı doğru meyletmektir. | Open Subtitles | المفارقة هي التمدد صعودا بشكل متزامن مع الميل إلى هبوطك |
Ölümünün acımasız ironisi çok trajik. | Open Subtitles | انها مجرد المأساوية ... و المفارقة الوحشية وفاتها. |
Ancak bu korku filmindeki gerilimle aynı şey değildir çünkü karakter neler olduğunu, kimdir, nedir anlamaya çalışırken bu durum muhtemelen komik olacaktır ve bu dramatik ironinin gerilim ve endişe uyandırmasına iyi bir örnektir. | TED | ليس مشابه للتوتر في فلم الرّعب نظرا لأنه مضحك جدا كما تحاول الشّخصية معرفة من و لماذا، لكنه بمثابة مثال عظيم للتوتر و التشويق في المفارقة الدرامية. |
Her gün ölümle yüzleşmenin ironisini anlayabildiğine eminim. | Open Subtitles | أنا متأكدة انك ترى المفارقة... في مواجهة الاموات كل يوم. |
paradoksal olarak, kötülükleri koymak için cehennemi yaratan Tanrı'ydı. | TED | من المفارقة أن الرب خلق الجحيم كمكان يختزن فيه الشر. |
Ve çelişki şu ki siz donmakta olan soğuk bir sudasınız fakat aslında siz yanmaktasınız. | TED | و المفارقة انه انك في ماء بارد متجمد، و لكنك في الواقع تحترق. |
Bu asimetri paradoksun neden bir Paradoks olmadığını açıklar. | TED | إن هذه الحسابات المتباينة تبين لماذا هذه المفارقة ليست في الحقيقة مفارقة. |