Ben biraz önce onun gerdanlığını Bay Rinditch'in odasındaki çöp kutusunda gördüm. | Open Subtitles | لقد رأيت ربطة عنقه للتو فى سلة المهملات فى غرفة السيد رينديتش |
Ajansın dar sokağında bir çöp kutusu var. Bir film rulosu var içinde. | Open Subtitles | أذهبي إلي سلة المهملات التي في الزقاق خلف الوكالة، داخلها ستجدي بكرة فيلم |
Bu da neden hamilelik testini çöp kutusunda bulduğumuzu açıklar. | Open Subtitles | ما قد يفسر لماذا وجدنا اختبار الحمل في سلة المهملات. |
İkimiz de bunun çöp olduğunun farkındayız ve bu onun gülmesini sağlıyor. | Open Subtitles | كلانا عرف أنها مجرد قطعة من المهملات و هذا ما جعلها تضحك |
Eğer işe yaramaz olsaydın kafatasını yıllar önce çöpe atmış olurdum. | Open Subtitles | إذا كنت عديم الفائدة لكنت رميت جمجمتك في المهملات منذ سنين |
Diğer liste sadece gurur duymadığım bir kişinin çöp tenekesi olabilirdi. | Open Subtitles | القائمة الأخرى وضعت في سلة المهملات من شخص لم أفتخر به |
Soyunma odasındaki çöp kutusunda bulduğum şırıngayı, yapıştırıcı buharına tuttum. | Open Subtitles | أنا غاضبا حقنة وجدت في سلة المهملات غرفة خلع الملابس. |
Şu çöp kutusunu da hemen bulursak diye getirmem iyi olmuş. | Open Subtitles | شئ جيد أنى أحضرت سلة المهملات هذه فى حال وجدنها بسرعة |
Ara sokakta saldırıya uğramış ve çöp tenekesinin içine atılmış. | Open Subtitles | يبدو أنها تعرضت لهجوم في الزقاق وألقيت في سلة المهملات |
En yakın bulabildiğim şey çöp kutusundaki dört senelik bir e-posta. | Open Subtitles | أقرب ما يكون هو من بريد إلكتروني قديم في سلة المهملات |
Eğer benim gibi bir şeyseniz, geceleri ısmarladıklarınızı atmak için çöp tenekesi çok küçük değil mi? | TED | إذا كنتم مثلي، فسلة المهملات صغيرة جدًا لكمية الوجبات الجاهزة التي تشترونها كل ليلة، أليس كذلك؟ |
Yani bir sonraki çöp kutusunda ekmek olabileceğine beni inandıran bir umuttu benimkisi, çoğu zaman içinde ekmek olmazdı oysaki. | TED | أقصد النوع من الأمل الذي جعلني أؤمن أن سلة المهملات التالية فيها خبزاً على الرغم من أنها غالباً لا تحتوي على خبز |
Ancak onu çöpe atıyorsanız ve yerel çöp tesisleriniz normal olanlardansa, o zaman ikili olumsuzluk dediğimiz şey ortaya çıkıyor. | TED | و لكن اذا رميتموه في سلة المهملات و مرفق مكبكم المحلي غير متطور حينها سوف يكون لدنيا ما نسميه السلبي المضاعف |
Karım bu sabah derlemek toplamak için onun dairesine gittiğinde, gerdanlığı çöp sepetinde görmüş. | Open Subtitles | عندما ذهبت زوجتى هذا الصباح لترتيب شقته لاحظت الطوق فى سلة المهملات |
O artık bir makyaj masası, yemek köşesi, bebek beşiği veya çöp kutusunu dolduran bir gazete olmuştur. | Open Subtitles | بل تصبح , طاوله فاخره ركن افطار , مهد طفل وصحيفه قابعه في سله المهملات |
Üzerinde çalışmaktan vazgeçtim. Sayfayı çöp kutusuna attım. | Open Subtitles | لذا توقفت عن العمل عليها، وألقيتها بسلة المهملات. |
Bu çocuklardan bazıları... - Demek ben gittikten sonra çöp kutusuna atlayıp kaseti aldın. | Open Subtitles | اذا لقد عدت الي سلة المهملات بعدما غادرت |
Onu, caddede çöp tenekesinin yanında yatarken gördüm. | Open Subtitles | لقد وجدتها ملقاة على الطريق قرب سلة المهملات |
Aa, Frank'in ayak tırnakları sürünerek çöp kovasına gitmiş. | Open Subtitles | أظافر فرانك المقصوصة زحفت إلى سلة المهملات بمفردها ماذا ؟ |
Sen bana bu bulaşık suyu gibi şeyleri yedirdikçe çöpe tükürmeye devam edeceğim. | Open Subtitles | إذا استمريتِ بتقديم هذه الأطباق المندلقة فسأقوم بحفظها في سلة المهملات وأبصق عليها |
Bir gün saatli radyoyu, çöp tenekesine koydum şirinlik yapmaya çalışıyordum, ve yakalandım. | Open Subtitles | وضعت ساعة راديو في سلة المهملات فقُبض علي |