İnsanları motive edip sürece dahil etmeli ve bu işi anlamalarını sağlamalıyız. | TED | كان علينا تحميس الناس و حثهم على المشاركة, و جعلهم يفهمون هذا. |
İnsanları öldürmüş ve kendi kıçını kurtarmak için gammazlık yapmış. | Open Subtitles | إنه يقتل الناس و من ثم يشي بهم لينقذ نفسه |
Mikropların insanlar ve hava yoluyla dağıldığını biliyoruz.. | TED | نعلم ان المايكروبات متناثرة حول الناس و حول الجو. |
Galiba yanardağları insanlar ve politikadan çok daha iyi tanıyorum. | Open Subtitles | كنت دوماً جيداً في فهم امور البراكين اكثر من الناس و السياسة |
İşkence ettiği insanların yüklerini taşıyor ve bu yük onun için çok ağır. | Open Subtitles | هو يتحمل عبء تعذيب العديد من الناس و هذا يُشكِّل عبئاً ثقيلاً عليه |
Problem, kötü yaşam ortamı, kötü barınma ve mikropların insanlara verdiği zarar. | TED | سكن رديء, و الحشرات التي تؤذي الناس و لا واحد من ذلك مقيد بجغرافيا |
Yapabildiğim en iyi şey, insanları kızdırmak ama bunu yapmama bile izin vermiyor. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أجيده هو إغضاب الناس و لا يسمحون لي فعل هذا |
O bu insanları lideri. Çoğu insanın. O kadar basit değil. | Open Subtitles | إنه بمثابة القائد لهؤلاء الناس, و لمعظم الناس, ليس الأمر هيناً |
Hatta bir noktada sizin gibi olmak istedim, ama tek yaptığınız insanları küçümsemek ve bunun sizi onlardan daha iyi yaptığını düşünmek. | Open Subtitles | في الواقع, لقد أردت بالفعل أن أكون مثلكِ في وقت ما و لكن كل ما تفعلينه هو إذلال الناس و بطريقةٍ ما |
Sen insanları büyülemek istiyorsun, Tanrı aşkına onları uyutmak değil. | Open Subtitles | أنت تحاول إبهار الناس و لست تحاول تنويمهم، بحق السماء |
Güzel dünyamızı ve üzerinde yaşayan insanları ve hayvanları görmek için bana ayrıcalık tanındı. | TED | فقد حظيت برؤية أجزاء كبيرة من أرضنا الجميلة ورؤية الناس و المخلوقات التي تعيش عليها. |
Sivrisinekleri öldürmenin en iyi yollarından biri yetişkinlerinin etrafta uçup insanları ısırmalarını ve hastalığı yaymalarını beklememek. | TED | واحدة من أفضل الطرق لقتل البعوض هي أن لا ننتظر حتى يطيرو حولنا كبالغين و يلدغو الناس و ينقلو المرض. |
Ama restoranlarda insanlar ve ışıklar var. | Open Subtitles | تحتوي على المطاعم ولكن المطاعم فيها الناس و الاضاءات |
Kasabalılar, köylüler, genel olarak insanlar ve ateşli genç kızlar! | Open Subtitles | أيها القرويون و الفلاحون عموم الناس و الراقصين |
Zaten hareket halinde olan insanlar ve nesneler bir anda havalanır. | Open Subtitles | الناس و الأشياء التي كانت بالفعل متحركة ستبدأ بالطيران |
Ama bu insanlar ve tüm bu şeyler sanki kafamın içindeler. | Open Subtitles | و لكنه إنه وكأن كل هؤلاء الناس و هذه الأشياء في رأسي |
Sen insanların kanepelerinde yatıp, uyurken rüyasında tavşan gören köpek gibi seğiren birisin. | Open Subtitles | و أنت تنام على أرائك الناس و ترتعش في نومك ككلب يحلم بأرنب |
İnsanların hayatı ve şöhreti tehlikede. Senin elinde bir haber bile yok. | Open Subtitles | حياة الناس و سمعتهم على المحك و انت حتى ليس لديك قصة |
Sizi bu insanların yüzlerine bakmaya ve onlara başka herhangi bir insandan daha azını hak ettiklerini söylemeye davet ediyorum. | TED | اتحداك بأن تنظر في وجوه هؤلاء الناس و تخبرهم بانهم يستحقون اقل من اي انسان اخر. |
Bu yüzden, kendisinin bir videosunu çekiyor. Youtube'a gönderiyor ve insanlara bir yorum yazmalarını rica ediyor: "Ben tatlı mıyım yoksa çirkin mi?" | TED | لذلك تصور فيديو لنفسها و تضعه على اليوتيوب و تسأل الناس و تطلب منهم أن يكتبوا تعليق "هل أنا جميلة أم قبيحة ؟" |
Bir doktor olarak, ne olduğunu araştırıp, bulup ve insanlara güven vermeliyim. Özellikle onlara delirmedikleri konusunda güvence vermeliyim. | TED | بصفتي طبيب يجب أن أحاول و أضع تعريفاً لما يحدث. و أن اطمئن الناس و اؤكد لهم بشكل خاص أنهم ليسوا بمجانين |
Hayvanların, insanlarla eşit olduğunu düşünen bir grup insanın kurduğu dernek. | Open Subtitles | إنهم عصبة من الناس و الذين يؤمنون بمساواة الحيوان مع البشر |