Hava durumu harman dövme makinesi yağmuru ve onu biçerdöver yağmuru takip edeceğini söyledi. | Open Subtitles | النشرة الجوية تتوقع نزول الكثير من الأستفسارات تتبعها تساؤلات |
Peki broşürü gördüğünde niye bize bunları anlatmadın? | Open Subtitles | حسنا , لماذا لم تخبرنا هذا ونحن نشاهد النشرة ؟ |
İlanı okudun ve eğlence olduğunu mu düşündün? | Open Subtitles | قرأت النشرة الإعلانية و أتيت للحصول على الأستمتاع؟ |
Bu şok edici gelişmedeki son haberleri vermek üzere buradayız. | Open Subtitles | نحن معاكم الآن نقطع النشرة لهذا التطوّر المفاجي |
Hava durumunu okumaktan bile mutlu olurum veya röportaj yapmaktan. | Open Subtitles | سأسعد لو قدمت النشرة الجوية أو قابلت الناس |
Fotoğraf bu, çok tatlısın, söz veriyorum ve seni seviyorum ama ilan bu. | Open Subtitles | هذه الصوره , انت جميل , أعدك , و أحبك لكن هذه النشرة الاعلانيه حسنا , ياسيدات , في كل مكان |
bülteni yeni açmış olanlar için Washington dün, 4 Ekim 1957'de tarihte ilk kez insan yapımı bir uydunun dünyanın yörüngesine girmek üzere Sovyetler Birliği tarafından başarılı bir şekilde uzaya fırlatıldığını onayladı. | Open Subtitles | إن كنتم تستمعون إلى هذه النشرة الخاصة أكدت واشنطن أنه بالأمس فى الرابع من أكتوبر 1957 |
Hava durumu sunucusu iyi bir golf tüyosu mu verdi? | Open Subtitles | رجل النشرة الجوية أعطاك حركة جيدة بالغولف؟ |
Pekâlâ, hava durumu sunucusu, sana ne demek istediğimi anlatayım. | Open Subtitles | حسناً، يارجل النشرة الجوية سأوضح لك مقصدي |
Bana hava durumu sunucusunun tüyosunu verecektin ama vermedin. | Open Subtitles | كنت على وشك إعطائي حركة رجل النشرة الجوية بالغولف |
Ama bence Clark'ın arabamdan çıkmasıyla ilgili broşürü gördüğünüzde tüm endişeleriniz bitecek. | Open Subtitles | لكن اعتقد انه جميع تساؤلاتك سيجاوب عليها عندما ترى النشرة التي كلارك يجلبها من سيارتي |
Sponsorun gönderdiği şu reklam broşürü. Tamamen aklımdan çıkmış. | Open Subtitles | هذه النشرة الإعلانية أرسلها الممول لي |
Bu ilanı görene dek ilgilenmiyordum! | Open Subtitles | لم أكن لأتواجد هناك حتّى رأيت هذه النشرة |
El ilanı almayı unutmayın. | Open Subtitles | لا تنسى أن تأخذ النشرة. |
Saat 17:30, akşam haberleri. | Open Subtitles | الخامسة والنصف مساءً موعدنا مع النشرة المسائية |
Akşam haberleri için bir şey çıkarmalıyız, hemen yapmalıyız. | Open Subtitles | علينا أن نقتطع شيئاً لأجل النشرة المسائية |
İzledikleriniz yetti mi yoksa hava durumunu da izleyelim mi? | Open Subtitles | هل شاهدتم ما يكفى، أم ستنتظرون النشرة الجوية؟ |
İşe geri döndüm ve bir ilan gördüm. | Open Subtitles | كنت عائدةً إلى العمل و اطلعّت على النشرة ، و كانت تقول |
Önemli bir haber bülteni için programımıza ara veriyoruz. | Open Subtitles | نقاطع برنامجكم لبث هذه النشرة الإخبارية الهامة |
Hep öyleydi zaten, ilanda yazıyordu. | Open Subtitles | دائماً , كان موجوداً على النشرة |
Bu, çok kısa bir süre önce çıkardığımız bir yayın. | TED | إذاً هذه هي النشرة التي حصلنا عليها للتو قبل قليل. |
Bulletin'de Ellison ile birlikte çalışıyordum. | Open Subtitles | لقد تم العمل مع إليسون في النشرة. |
Bazı istasyonlarda gece 11 haberlerini yaptı. | Open Subtitles | كان يقدم النشرة المسائية على البعض من هذه المحطات |
haberlerde büyük bir dava aldığını duydum. Beni neden aramadın? | Open Subtitles | سمعت في النشرة أنّك تولّيت قضية جللة، كيف لم تخبريني؟ |